Sözler'in hak olduğunu tamamıyla anladılar. Hattâ okumak için, kardeşimi çok zaman icbar ediyorlar. Bir gün kardeşim Mustafa risaleleri yazmaklığım için beni teşvik etti. Ben de yazmak için Yirminci Mektub'u aldım. İstinsah ettiğim bu mektubda üç tevafuk gördüm. Satırın yukarısında iki tane "nihayetsiz" var ve altında da üç "dünya" tevafuku var. Bu halden müteessir oldum. Dünya beni salmayacak diye yazmayı bıraktım. Şimdi tekrar niyet ettim. Bu niyetimin üzerine bir rü'ya gördüm. Üstad-ı muhterem siyah merkebin üzerinde râkiben yanıma geldi. Şu merkebi sağlam bir yulara bağla, emir buyurdunuz. Siz üstadımın göstermiş olduğunuz her tarafı zincirden olan yuları merkebe taktım. Sıkı olarak bağlandı. Kımıldanmayacak bir şekilde kaldı. Ben de anladım ki; o merkeb dünyadır. İnşâallah duanızın himmetiyle, dünyamın bağlandığını anladım. Ve minallahittevfik deyip üstad-ı muhteremimin himmetiyle risaleleri yazmağa muvaffak olurum ümidindeyim, inşâallah.
Yirminci Mektub'u elimde götürürken, meydanda idi. Karşımda muhtar odası olduğundan, risaleyi saklamıştım. O gece rü'yamda, üstad-ı muhteremimi büyük bir denizde ve denizin içerisinde sarayda gördüm. Bizim köyün insanları da o sarayın etrafında idiler. Âciz talebeniz doru ata binerek zâtınızın yanına vardım. O adamlar bana, denizden nasıl atladığımı sordular. Ben de o adamlara cevaben: "At yeni nallı olduğundan hiç zahmet çekmeden geldim." Halbuki deniz ince bir surette incimad etmişti. O esnada üstadım karşıma çıkarak, "Ne için Sözler'i saklıyorsunuz? Bundan sonra Sözler meydanda olacak" dediniz. O esnada benden at istediniz. Ben de güzel yürüyüşlü atı getirdim, o esnada uyandım. Allah hayretsin.
Âciz talebeniz Hacı Mehmed
* * *
(Kuleönü karyesinden elmas kalemli Mustafa'nın kıymetdar arkadaşı Hâfız Mustafa'nın fıkrasıdır)
Ey Feyyaz-ı Mutlak ve Vâhid-i Ehad olan Cenab-ı Allah'a giden tarîk-ı müstakim yolunu gösterip, pek elemli ve pek hatarlı uhrevî hayatımın kurtulmasına sebeb olan üstadım efendim!
Yirminci Mektub'u elimde götürürken, meydanda idi. Karşımda muhtar odası olduğundan, risaleyi saklamıştım. O gece rü'yamda, üstad-ı muhteremimi büyük bir denizde ve denizin içerisinde sarayda gördüm. Bizim köyün insanları da o sarayın etrafında idiler. Âciz talebeniz doru ata binerek zâtınızın yanına vardım. O adamlar bana, denizden nasıl atladığımı sordular. Ben de o adamlara cevaben: "At yeni nallı olduğundan hiç zahmet çekmeden geldim." Halbuki deniz ince bir surette incimad etmişti. O esnada üstadım karşıma çıkarak, "Ne için Sözler'i saklıyorsunuz? Bundan sonra Sözler meydanda olacak" dediniz. O esnada benden at istediniz. Ben de güzel yürüyüşlü atı getirdim, o esnada uyandım. Allah hayretsin.
Âciz talebeniz Hacı Mehmed
(Kuleönü karyesinden elmas kalemli Mustafa'nın kıymetdar arkadaşı Hâfız Mustafa'nın fıkrasıdır)
Ey Feyyaz-ı Mutlak ve Vâhid-i Ehad olan Cenab-ı Allah'a giden tarîk-ı müstakim yolunu gösterip, pek elemli ve pek hatarlı uhrevî hayatımın kurtulmasına sebeb olan üstadım efendim!
Yükleniyor...