Birinci İşaret:
Şeytanın ve onun şerik ve muinleri olan ehl-i dalaletin şerrinden ancak şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) ile âmil ve sünnet-i Ahmediye (A.S.M.) ile mütemessik olmakla kurtulmak imkânı olduğunu,
İkinci İşaret:
Küfre giren ehl-i dalaletin kemmiyeten çokluğunun kıymetsizliği; şeytan ve avenelerinin tasallutlarına karşı, istiaze, istiğfar, hıfz-ı İlahîye iltica ve takva ile Sünnet-i Seniyeye yapışmaktan başka çare olmadığını,
Üçüncü İşaret:
Zahiren cüz'î hata ve isyanla çok büyük tahribat yapmakta olan hizb-üş şeytana karşı, en kuvvetli kal'a olan Kur'anî kal'aya iltica lâzım geldiğini,
Dördüncü İşaret:
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ
âyetine bir nevi tefsir mahiyetinde, cüz'î ihtiyar ve icadsız kesb ile şerlere sebebiyet veren şeytanın müdhiş tahribatına karşı, istiğfar ve Allah'a iltica ve Sünnet-i Seniyeye riayet iktiza ettiği,
Beşinci İşaret:
Kur'an-ı Hakîm'in azîm tergib ve teşviklerinin tam yerinde olup, ehl-i imanın desais-i şeytaniyeye kapılmaları, imansızlıktan ve imanın zaîfliğinden ileri gelmediğini; hem günah-ı kebairi işleyenlerin küfre girmediklerini,
فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ ٭ وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
iki âyetle sabit olduğunu ve nihayet Cenab-ı Erhamürrâhimîn'in Gafur ve Rahîm isimlerini melce' ve tahassüngâh yaparak şeytandan istiaze edilmesini,
Yükleniyor...