Bunun üzerine risaleleri devam üzre yazmakta iken, Allah'ın tevfiki ve Üstad-ı Muhteremin himmeti erişti. Çok çok istifade etmeye başladım. Bilâhere bütün o rü'yamda gördüğüm gençler, etrafıma toplandı. Her birisi bana arkadaş ve Kur'ana talebe oldular.
Ve bir de bizim memleketin insanları, bir parça ehl-i tarîkat ve ehl-i takvadır. Memleketimizde zahir ve bâtın hocası olmadığından şeytana ve nefse çok defa hedef oluyorduk ve evham içinde boğuluyorduk. Risaleleri okudukça, şeytan-ı laîn ve nefsin hilelerini ve evhamlarını Cehennem'in dibine atıyordu. Risaleleri okurken, çok arkadaşlar çok hayrette kalırlardı. "Bu koca bedî', bu lü'lü-misal bu sözleri, bu kelimeleri nereden buluyor?" diye birbirimize çok defa diyorduk. Lisanına baksan, birşey istifade edilmez gibi görünüyor. Halbuki, söyledikleri hep hikmettir. Nazarımıza dehşet veriyor, nur serpiyor
{(Haşiye): Evet Mustafa kardeşim, Said'in üç şahsiyetinden ikisini tamam fark etmiş. Said'deki üstadını, ders verdiği vakit âlî görüyor. Bîçare dostu olan Said'i, hakikatte olduğu gibi âdi görüyor ve gördüğü doğrudur. Said}
diye, tekrar tekrar iştiyakla okuyorduk. Bunun üzerine, "Risalet-ün Nur ve Mektubat-ün Nur, okuyanlara bir iksir-i a'zamdır" diye hükmettik.
Muhterem Üstadım, maddî ve manevî yaraları bulunan bu yüz arkadaşlarımın yaralarını, risaleler tedavi ediyor. Hattâ bazan bizden uzak olanlar evhama boğulur, gelirler; âciz talebeniz bir risale okursam evhamını kaldırır giderlerdi. Cenab-ı Hak, Feyyaz-ı Mutlak ve Hallak-ı Azîm mevcudat ve camidat ve zerreler adedince sizden razı olsun. Âmîn!
Yarın mahşerde, herkesten evvel Resul-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem Efendimiz Hazretlerinin şefaatine mazhar ol, inşâallah. Âmîn.
Yükleniyor...