Saniyen: Ayet-i Kerimede “ ve hadis-i şerifteki “ emirler, emr-i daimî ve vücubî değillerdir. Belki istihbabî ve sünnet emirleridir. Hem şartları var, hem de herkes için her vakit değil.. Hem de “ “Ruhbaniyet İslâmiyette yoktur” mânâsı, ruhbanlar gibi tecerrüd merduttur, hakikatsızdır, demek değildir. Belki hadisin sırrıyla hayat-ı içtimaiyeye hizmet
(54) Nitekim daha önceleri de Üstâd Kastamonu da iken, hem Afyon hapsinden önce Emirdağ’da iken Cuma namazı, sakal meselesi ve bu evlenme meselesi tenkidvari sorulmuş, Üstâd o zaman da bunları cevaplandırmıştı. Bunlar lâhikalarda ve bu kitabın ilgili yerlerinde mevcuttur. A.B.
etmeye içtimaî bir adet-i İslâmiyeye terviçtir. Yoksa selef-i salihinden binler ehl-i hakikat inzivaya, mağaraya muvakkaten girmişler. Dünyanın fanî müzeyyenatından istiğna ve tecerrüd etmişler. Ta ki hayat-ı ebediyesine tam hizmet etsinler.
Madem şahsî ve hususî kemalât-ı bakiyesi için dünyayı terkedenler, selef-i salihinden çok var.(55) elbette hususî değil, küllî ve umumî olarak çok biçarelerin saadet-i bakiyeleri için ve dalâlete düşmemek ve imanlarını takviye edip kurtarmak için; ve hakikat-ı Kur’âniyeye tam hizmet ve dinsizlere karşı dayanmak lüzumuyla, zail ve fani dünyasını terketmek; elbette sünnet-i seniyyeye muhalefet değil, belki hakikat-ı sünnete mutabakattır.
Sıddık-ı Ekber’in (R.A.) “Cehennemde vücudum büyüsün, ta ehl-i imânâ yer bulunmasın” diye fedakârlıkta a’zami sadakatın bir zerresini
Yükleniyor...