2- 29.1948’de Afyon Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen bir istida(104)
“İtiraznamenin tetimmesi ve lâhikasıdır.
Afyon Mahkemesine beyan ediyorum ki; artık yeter. sabır ve tahammülüm kalmadı. Yirmi iki sene sebebsiz bir nefy içinde, daima tarassudlarla hem tecrid-i mutlak ve haps-i münferid tarzında beni sıkmakla beraber, altı mahkeme iki-üç meseleden başka, Risale-i Nur’un yüz kitabında medar-ı mes’uliyet bulmadığı halde: evham yüzünden ve imkânâtı vukuât yerinde isti’mal etmek cihetiyle kanunsuz bizi üç defa hapse sokup, yüzbinler lira Nur şâkirdlerine zarar vermek, hiç dünyada emsali vuku’ bulmamış bir gadirdir ki; ıstikbal ve nesl-i âtî pek şiddetli olarak o zalim müsebbiblerini
(103) Afyon Mahkemesi Müdafaatı birinci zeyl, s: 230.
(104) Afyon Mahkemesi kararnamesi Dosyası, s: 70.
lanetle yâd edecekleri gibi; mahkeme-i kübrada cehennemin esfel-i safilinine atmakla, o zalimleri mahkûm edeceklerine kat’î kanatımızla şimdiye kadar bir derece teselli bulup sükût ederek tahammül ediyorduk.
İşte onbeş senelik zarfında altı mahkeme, yirmi sene Nur Risaleleri’ni ve mektuplarımızı tetkik, beşi bizi her cihetle beraet vermek manasıyla ilişmediler. Yalnız Eskişehir Mahkemesi tek bir mes’ele olan tesettür-i nisa hakkındaki bir küçük Risalenin beş-on kelimesini bahane ederek, Lâstikli bir kanun ile hafif bir ceza verdiği zaman; Mahkeme-i temyizden sonra, lâyiha-i tashihimde kanunsuzluğun yalnız tek bir numunesi olarak resmen Ankara’ya yazdım ki: “Bin üçyüz elli senede, üçyüz elli milyonun kudsî bir düsturuyla daimî ve kuvvetli bir adet-i İslâmiye’yi ders veren ve emreden tesettür ayetini eskide bir zındığın Kur’ân’ın bu ayetine itirazına ve medeniyetin tenkidine karşı müdafaa için; bin üçyüz elli senede geçen ecdadımızın mesleğine iktida eden bir adama, o tefsiri için verilen ceza ve mahkûmiyetin dünyada adalet varsa, elbette o hükmü nakzedecek ve bu acib lekeyi bu hükûmet-i İslâmiyedeki adliyeden silecek” diye lâyiha-i tashihimde yazdım.
İşte bu numune gibi, size ve Ankara makamatına takdim edilen müdafaanamemde böyle acib çok numuneleri elbette anlamışsınız. Ben Afyon mahkemesinden taleb ve ümid ederim ki: Bu millete ve bu vatana bir ordu kadar hizmeti ve bereketi bulunan Risale-i Nur’un tam serbestiyetine karar vermenizi hakikat-ı adalet namına sizden bekliyoruz. Yoksa münasebetimle hapse giren beş on adam arkadaşlarımın gitmesiyle beraber, size haber veriyorum ki; beni büyük bir cezaya çarpacak bir suç işleyip bu çeşit hayattan veda edeceğime bir fikir kalbime gelmiş, şöyle ki:
“İtiraznamenin tetimmesi ve lâhikasıdır.
Afyon Mahkemesine beyan ediyorum ki; artık yeter. sabır ve tahammülüm kalmadı. Yirmi iki sene sebebsiz bir nefy içinde, daima tarassudlarla hem tecrid-i mutlak ve haps-i münferid tarzında beni sıkmakla beraber, altı mahkeme iki-üç meseleden başka, Risale-i Nur’un yüz kitabında medar-ı mes’uliyet bulmadığı halde: evham yüzünden ve imkânâtı vukuât yerinde isti’mal etmek cihetiyle kanunsuz bizi üç defa hapse sokup, yüzbinler lira Nur şâkirdlerine zarar vermek, hiç dünyada emsali vuku’ bulmamış bir gadirdir ki; ıstikbal ve nesl-i âtî pek şiddetli olarak o zalim müsebbiblerini
(103) Afyon Mahkemesi Müdafaatı birinci zeyl, s: 230.
(104) Afyon Mahkemesi kararnamesi Dosyası, s: 70.
lanetle yâd edecekleri gibi; mahkeme-i kübrada cehennemin esfel-i safilinine atmakla, o zalimleri mahkûm edeceklerine kat’î kanatımızla şimdiye kadar bir derece teselli bulup sükût ederek tahammül ediyorduk.
İşte onbeş senelik zarfında altı mahkeme, yirmi sene Nur Risaleleri’ni ve mektuplarımızı tetkik, beşi bizi her cihetle beraet vermek manasıyla ilişmediler. Yalnız Eskişehir Mahkemesi tek bir mes’ele olan tesettür-i nisa hakkındaki bir küçük Risalenin beş-on kelimesini bahane ederek, Lâstikli bir kanun ile hafif bir ceza verdiği zaman; Mahkeme-i temyizden sonra, lâyiha-i tashihimde kanunsuzluğun yalnız tek bir numunesi olarak resmen Ankara’ya yazdım ki: “Bin üçyüz elli senede, üçyüz elli milyonun kudsî bir düsturuyla daimî ve kuvvetli bir adet-i İslâmiye’yi ders veren ve emreden tesettür ayetini eskide bir zındığın Kur’ân’ın bu ayetine itirazına ve medeniyetin tenkidine karşı müdafaa için; bin üçyüz elli senede geçen ecdadımızın mesleğine iktida eden bir adama, o tefsiri için verilen ceza ve mahkûmiyetin dünyada adalet varsa, elbette o hükmü nakzedecek ve bu acib lekeyi bu hükûmet-i İslâmiyedeki adliyeden silecek” diye lâyiha-i tashihimde yazdım.
İşte bu numune gibi, size ve Ankara makamatına takdim edilen müdafaanamemde böyle acib çok numuneleri elbette anlamışsınız. Ben Afyon mahkemesinden taleb ve ümid ederim ki: Bu millete ve bu vatana bir ordu kadar hizmeti ve bereketi bulunan Risale-i Nur’un tam serbestiyetine karar vermenizi hakikat-ı adalet namına sizden bekliyoruz. Yoksa münasebetimle hapse giren beş on adam arkadaşlarımın gitmesiyle beraber, size haber veriyorum ki; beni büyük bir cezaya çarpacak bir suç işleyip bu çeşit hayattan veda edeceğime bir fikir kalbime gelmiş, şöyle ki:
Yükleniyor...