Haberim olmadan, câmiin hâlî bir yerinde iki üç tahta, bir kilimle beni üşütmemek fikriyle, bir zatın yaptığı iki kişilik bir settare yüzünden,ehemmiyetli bir mes’ele şeklinde hem bana, hem umum halka manasız telâş vermek hangi kanunladır? Hangi maslahatladır? Soruyorum... Bana bu ihanetleri yapaların hiçbir bahaneleri yoktur. Yalnız teveccüh-ü ammeyi bahane edip, “Bu menfi adama neden hürmet ediyorsunuz?.”

Ben de derim: Bütün dostlarım biliyorlar ki; ben şahsıma karşı hürmet ve teveccüh-ü ammeyi istemiyorum, reddediyorum. Benim hakkımda, başkalarının hüsn-ü zannını kabul etmediğim halde, hangi kanun beni mesul eder ki; ihtiyarım ve rızam hâricinde başkasının hüsn-ü zannıyla bana ihanet ediliyor?

Farz-ı muhal olarak bu teveccüh-ü amme hakikat da olsa; vatana, millete faydası var, zararı olmaz. Hem eğer bir parçasını ben de kabul etsem; Bu ihtiyarlık, hastalık, yoksulluk ve soğuk bir oda içerisinde, dehşetli bir haps-i münferidde, zarurî hizmetlerimi görmek için bir iki insanın dostluğunu kabul etmekliğimde hangi fenalık var? Hangi kanun bunu men’eder? bir iki işçi çocuktan başka kimseyi benimle temas ettirmemek hangi kanunladır?..

O işçi çocuklar her vakit bulunmadığı için, kendim işimi göremiyorum. Bu dehşetli vaziyeti elbette bu memlekette inzibat ve hükümet ve idare adamları nazar-ı ehemmiyete almak borçlarıdır, cidden alâkadar eder, diye size beyan ediyorum. ınsaf ve vicdanınıza havale ediyorum.

Emirdağ’ında bir tecrid-i mutlakta

Said-i Nursi

{Elyazma Emirdağ-1, s: 185.}



11- Cumhuriyetin ilk dönem milletvekillerinden ve Bediüzzaman’ın şahsiyet ve kemalâtını, ilim ve faziletini çok yakından, bilen Erzurum Meb’usu Mehmet Salih Yeşiloğlu’nun, zamanın Dahiliye Vekili Hilmi Uran’a yazdığı hususi ve ayn-i hakikat mektubundan bir iki bölüm:

“...Sayın Beyim, Cumhuriyet serbestiyetinden, teşkilât-ı esasiye kunununun hürriyetinden mahrum kalan bu zavallı ihtiyar adam her suretle himayeye lâyık, bakılmağa muhtaç, akraba ve taallukatı olmayıp, sırf bir İslam hükûmetinin himayesine muhtaç bir İslâm mütefekkiridir.

şâir-i meşhur Akif Bey merhumun rivayetine nazaran: Mısır’ın en ma’ruf ulemasından olan ve Garbın müteaddit lisan ve felsefesine âşina bulunan Üstâd-i azam Abdülaziz Çaviş’in, yirmi küsur sene evvelisi, “El

Yükleniyor...