Emirdağ Hayatı Faslı

Üstâd’ın Emirdağ Hayatı’nın, Afyon hapsine kadar olan üç buçuk senelik kısmı; o güne kadarki hayatının en acı, en sıkıntılı ve en zulümlü hayatıdır.. Rusya’da esir iken bile, böylesi bir hayat tarzı görmemiştir denilebilir. Münafık zındıklar ve din düşmanı gizli komiteler; vargüçleriyle desiseler, dolaplar çeviriyor, en acı ihanetleri resmî adamların elleriyle uyguluyorlardı.

Merhum Hasan Feyzi Efendi; Üstâd’ının 1945 başlarında Emirdağında müthiş bir zehirle zehirlenmesi üzerine yazdığı vasiyetnamesinden sonra, kaleme almış olduğu uzun, acıklı mersiyesinin bir bölümünde, Üstâd’ın şu Emirdağ hayatını âdeta canlandırırcasına şunları yazmıştır:

{Muvatta’ Cenazeler 27, Müsned Ahmed bin Hanbel, c: 1, s: 7.}



Hadis-i âlisine havale ederek, vasiyetnamenizde onun için mi beyan ve tasrih buyurmadınız? Eğer böyle ise, Emirdağ’ını intihap ve ihtiyar ettiğiniz anlaşılıyor.

Ah o Emirdağı!.. Biz onun nasıl bir dağ olduğunu hâlâ anlıyamadık. Ondaki esrarı hâlâ çözemedik.O dağ, hakikaten Emirdağ’ı mı?Yoksa Esirdağı mı?.. O dağ bize bir dağ oldu.O dağın vurduğu dağ, yine bizi dağladı.Onun dağı bizi yaktı, kavurdu.O dağ bizim bir dağımıza binler dağ vurup hepimizi dağ-ı dar-i hüznü elem etti. Âh, o dağ, yüzbinlerle kardeşin yetim kalmasını kasd etti. Hepimizi diri diri ateşlere yaktı.

Hasılı: O dağ seni harap bizi kebap etti Üstâd’ım. Ona Emirdağı değil, Emerdağı ve Eceldağı demeli. Seni aramızdan alıp kendine ve içine çeken o dağa, Emirdağı değil, Emendağı demeli...”

{Sirac-ün Nur-2, s: 457.}



Evet, Merhum Hasan Feyzi Efendi’nin bu tasviri gibi; Hazret-i Üstâd’a sık sık zehirler veriliyor, şapka giymiyor diye zaman zaman karakollara savcılığa, mahkemelere çağrılıyor, rahatsız ediliyordu. Bütün bu emirler, talimatlar da Ankara’dan geliyordu. Bundan amaç da; Bediüzzaman’ın izzet-i ımaniyesi ve şahamet-i fıtriyyesi icabı, en cabbar kumandanlara baş eğmeyişi ile, “ıhanetlere tahammül edemez, karşı kor, bir hadise çıkarır” diye zındık komitelerinin plânlarıyla hükûmetin bazı ileri gelenleri bunda rol oynuyorlardı. Bundan gaye: Bediûzzaman’ı hiddete getirip hadise çıkartmak... Ondan sonraki şey malûm...”

Yükleniyor...