yok, nakıs, herkes okuyamaz diye başkalara yazdırdım.

Risale-i Nur meselesi hem hükumeti, hem âlem-i İslâmı tam alâkadar edecek bir umum hadise hükmünde bulunmasıyla; hem benim ve arkadaşlarımın, mes’elenin vahdeti haysiyetiyle bir müdafaanamemizi ve Risalei Nurun mahiyetini gösteren o hakikatları cerhedilmez diye ispat eden onun bir nevi müdafaanamesi hükmünde bulunan Meyve Risalesini, her birisinden dört nüsha yazdırmıştım. Tâ ki, hem burada Adliyeye ve Ankara makamamatına vereyim. Birden onları kanunsuz olarak, evrak-ı muzırra gibi elimden aldılar, daha vermediler. Sonra çok yalvardık, bize bir makineye müsaade ediniz, ta hakkımızı müdafaa edeceğiz. Kanunsuz olarak müsaade etmediler. Ben mecburiyetle, temas edemediğim arkadaşlar vasıtasıyla yeni huruf ile üç nüsha yazdırdım. Biri Ankara Ağır Ceza mahkemesindeki evraklarımız ve kiaplarımızla oraya gönderilmiş, birisi de reisi-i cumhura, diğer biri de Diyanet ışleri Riyasetine göndermek için hazırladık. Fakat makineye serbestiyet verilmediği için, el yazısı müşevveş ve noksan ve okunmaz diye, onların okunmasına yardım etmek fikriyle, iki alâkadar me’murlara söyledik. Bize müsaade yüzü gösterdiler. Madem kitaplarımız eski harfle Ankara’ya mahkemeye gönderildi, biz dahi yeni harfle ve eski harfle iki müdafaa göndereceğiz diye hapishane müdürüne verdik. O da sabahleyin dedi: “Eski harfle yasaktır, ben daha bunları size vermem” diye kanunsuz müsadere etti.

Ben dedim: Bütün buradaki arkadaşlarımın müdafaası hükmündedir. Çünki mes’ele birdir. her birinin elinde hakkını müdafaa etmek için bulunmak kanunen haklarıdır. Hem madem altı aydan sonra şimdi makineye müsaade ettiniz, tashihli nüshalardan bir nüshayı makine ile makamata vermek için yazana veriniz.. ve bir nüshayı da bana veriniz ki, onunla tashih edeyim diye çok ısrar ettim. Yalnız bir nüsha bana verdi, ötekileri müsadere etti, vermedi. Halbuki kendi i’tirafı ile aynı hakikat olduğunu söyledi.

Reis-i Cumhura ve Ağır Ceza Mahkemesine ve Büyük Millet meclisine yazılan aynı hakikat olan müdafaat risalesinin müsadere edilmek için dünyada hiç bir kanun olmaz ve ihtimal vermiyorum. Hem aynı mes’elede müşterek adamların ellerinde, o müşterek müdafaaname bulunmasının yasak olması, hiç bir hükûmet kanununda yoktur ve olamaz biliyorum. Biz böyle hilâf-ı kanun mes’elelere hedef olmuşuz. şimdiye kadar sabrettik, sabrımız kalmadı.

Said-i Nursi

{Denizli Dosyası-2, s: 45.}




Yükleniyor...