eserde
{Bahsi yapılan menhus Kitap Doktar Duzi nin” islam Tarihi “ adlı iftirakar ve zındıkca şeytanetli eseridir ki;Abdullah Cevdet ismindeki zındık onu Türkçeye tercüme ettiği ğibi sair münafık ve zındık feylesofların eserlerinden de aynı eserdeki iftiralara benziyen tenkid noktaları da ilave etmiş ve tab ettirmiştir.Üstâd’ın bu mektubu yazdığı sıralarda, zındıklar o menhus ve zındıkça eseri, Risale-i.Nur’a karşı yeniden neşretmişlerdir A.B.}
mu’cizat-ı Kur’âniye ve Mu’cizat-ı Ahmediye’ye karşı örümcek ağı da olamaz, parçalanır. Fakat binler teesssüf ki, Risale-i Nuru görmiyenlere kat’î zarar verdiği gibi; Risale-i Nuru görenlere de, merak edip, “Acaba ne var” demekle, safi kalblerini bulandırır, lâakal vesvese, evham verir.
Risale-i Nur’un kahraman şâkirdleri böyle şeylere karşı müteyakkız davranmak ve faaliyetlerini ziyadeleştirmek lâzım geliyor. Fena şeyle zihnen meşgul olmak da ,fena olduğu için kısa kesiyorum.
Sakın ona ehemmiyet vermekle, halkları meraklandırıp baktırılmasın, belki ehemmiyetsiz, dinsizcesine, yalnızca esma-i mübareke ve ayat-ı mübarekenin bazı meali, içinde hariç olmak itiberiyla, ehemmiyetsiz bir paçavradır bilinsin...”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 452.}
Enaniyetli Ehl-i İlim ve Sofi Meşreb Kimselere Karşı İntiyatlı Davranma Hakkında
“...Size yszmıştık ki, muarızlara adavetle mukabele etmeyiniz. Mümkin olduğu kadar ehl-i takva ve ehl-i ilme karşı dostane vaziyet alınız. Fakat bu noktaya dikkat ediniz ki; Risale-i Nur’un zararına ve şâkirtlerinin salâbet ve metanetlerine ilişecek bir tarzda daireniz içine sokmayınız. Öyleler niyet-i halise ile girmezse, belki fütûr verirler. Eğer enaniyetli hodfuruş ise, Risale-i Nur şâkirtlerinin metanetlerini kırarlar. Nazarlarını Risale-i Nur’un hâricine çekip dağıtırlar. şimdi çok dikkat ve metanet ve ihtiyat lâzımdır....”
{ Osmanlıca Kastamonu-2, s: 427.}
“...İstanbul’da malum i’tiraz hadisesi îma ediyor ki; ılerde de meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofi-meşrebliler ve nefs-i emmaresini tam öldürmiyen ve hubb-u câh vartasından kurtulmıyan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şâkirdlerine karşı kendi meşreblerini ve mesleklerinin revacını ve etba’larının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler. belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda bizlere i’tidal-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir...”
{Aynı eser, s: 520.}
{Bahsi yapılan menhus Kitap Doktar Duzi nin” islam Tarihi “ adlı iftirakar ve zındıkca şeytanetli eseridir ki;Abdullah Cevdet ismindeki zındık onu Türkçeye tercüme ettiği ğibi sair münafık ve zındık feylesofların eserlerinden de aynı eserdeki iftiralara benziyen tenkid noktaları da ilave etmiş ve tab ettirmiştir.Üstâd’ın bu mektubu yazdığı sıralarda, zındıklar o menhus ve zındıkça eseri, Risale-i.Nur’a karşı yeniden neşretmişlerdir A.B.}
mu’cizat-ı Kur’âniye ve Mu’cizat-ı Ahmediye’ye karşı örümcek ağı da olamaz, parçalanır. Fakat binler teesssüf ki, Risale-i Nuru görmiyenlere kat’î zarar verdiği gibi; Risale-i Nuru görenlere de, merak edip, “Acaba ne var” demekle, safi kalblerini bulandırır, lâakal vesvese, evham verir.
Risale-i Nur’un kahraman şâkirdleri böyle şeylere karşı müteyakkız davranmak ve faaliyetlerini ziyadeleştirmek lâzım geliyor. Fena şeyle zihnen meşgul olmak da ,fena olduğu için kısa kesiyorum.
Sakın ona ehemmiyet vermekle, halkları meraklandırıp baktırılmasın, belki ehemmiyetsiz, dinsizcesine, yalnızca esma-i mübareke ve ayat-ı mübarekenin bazı meali, içinde hariç olmak itiberiyla, ehemmiyetsiz bir paçavradır bilinsin...”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 452.}
Enaniyetli Ehl-i İlim ve Sofi Meşreb Kimselere Karşı İntiyatlı Davranma Hakkında
“...Size yszmıştık ki, muarızlara adavetle mukabele etmeyiniz. Mümkin olduğu kadar ehl-i takva ve ehl-i ilme karşı dostane vaziyet alınız. Fakat bu noktaya dikkat ediniz ki; Risale-i Nur’un zararına ve şâkirtlerinin salâbet ve metanetlerine ilişecek bir tarzda daireniz içine sokmayınız. Öyleler niyet-i halise ile girmezse, belki fütûr verirler. Eğer enaniyetli hodfuruş ise, Risale-i Nur şâkirtlerinin metanetlerini kırarlar. Nazarlarını Risale-i Nur’un hâricine çekip dağıtırlar. şimdi çok dikkat ve metanet ve ihtiyat lâzımdır....”
{ Osmanlıca Kastamonu-2, s: 427.}
“...İstanbul’da malum i’tiraz hadisesi îma ediyor ki; ılerde de meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofi-meşrebliler ve nefs-i emmaresini tam öldürmiyen ve hubb-u câh vartasından kurtulmıyan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şâkirdlerine karşı kendi meşreblerini ve mesleklerinin revacını ve etba’larının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler. belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda bizlere i’tidal-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir...”
{Aynı eser, s: 520.}
Yükleniyor...