Bediüzzaman’ın ne demek istediğini anlamıştım. Yaptığım hareketten de mahçup olmuştum.“
{Son şahitler-1, 2.Baskı, s: 89.}
Üstâd’ın Zehirlenmesi
Eskşehir hapsinde Üstâd’a verilen zehir hadisesi, Bediüzzaman’ın kendi beyanıyla sabittir. Ancak bu iş, aşı ve iğne yoluyla mı, yoksa yemeklerine, suyuna konulmak suretiyle mi olmuş bilinememektedir. Hazret-i Üstâd’ın Eskişehir hapsinden sonraki her iki hapsinde de, bu su-i kasd vakaları bir kaç kez cereyan etmiş, hem de her defasında hapsin tecridinde tek başına iken ve yalnız başına münferid koğuşlarda durdurulduğu vakitlerde yapılmıştır. Eskişehir hapsinde vaki’ olan bu zehir de yine herhalde Hazret-i Üstâd hapsin ilk aylarında, iki üç aylık tecrid ve münferid yaşattırılmakta iken vaki’ olduğuna kuvvetli ihtimalle hükmedilebilir.
Eskişehir hapsinde vaki’ olan şu zehirlendirilme hadisesi için Hazret-i Üstâd şöyle işaret ederek beyanda bulunmuştur:
“Garib ve bana pek ağır gelen, bu üç günde bir bardak ayran ve bir bardak sudan başka bir şey yedirmiyen garib hastalığın üçüncü gününde”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 816.}
Harika Hal
Nakledeceğimiz harika vaka,veya hal Üstâd’ın büyük Tarihçe-i Hayat kitabında da yer aldığı ve onu Üstâd gördüğü halde, herhangi bir tashihde bulunmamış, tasdik etmiştir. Hadisenin doğruluğunda herhangi bir şüphe söz konusu olmamakla birlikte, fakat nakil ve rivayet usulüne göre zabt edilmediği için, kaydedenlerin bir hatası mevcuddur. Mesela rivayet şekli: “O zamanın Eskişehir müdde-i umumisinin ihbarı “veya” Hapishane müdürünün rivayeti” diye kaydedilmiş. Amma müdde-i umumi veya hapishane müdürü bunu kime anlatmış diye araştırma yapılmamıştır. Aynca onu işiten ikinci adam, kime nakletmiş gibi rivayet usulünün çok zarurî bir icabını nazara almadan kaydetmişlerdir. Eğer hadise, rivayet usulüne göre zabdedilmiş olsa idi, daha parlak ve cazib olacaktı. Gerçi Hazret-i Üstâd hadiseyi tasdik etmiş ve bilâhare Denizli hapsinde ve sonra Afyon hapsinde aynı şekilde hadisenin tekerrürü üzerine, Afyon hapsi mektuplarında gayet zarif bir şekilde onun hakikatı hakkında beyanda bulunmuşlardır.
{şualar, Envar, s: 453.}
{Son şahitler-1, 2.Baskı, s: 89.}
Üstâd’ın Zehirlenmesi
Eskşehir hapsinde Üstâd’a verilen zehir hadisesi, Bediüzzaman’ın kendi beyanıyla sabittir. Ancak bu iş, aşı ve iğne yoluyla mı, yoksa yemeklerine, suyuna konulmak suretiyle mi olmuş bilinememektedir. Hazret-i Üstâd’ın Eskişehir hapsinden sonraki her iki hapsinde de, bu su-i kasd vakaları bir kaç kez cereyan etmiş, hem de her defasında hapsin tecridinde tek başına iken ve yalnız başına münferid koğuşlarda durdurulduğu vakitlerde yapılmıştır. Eskişehir hapsinde vaki’ olan bu zehir de yine herhalde Hazret-i Üstâd hapsin ilk aylarında, iki üç aylık tecrid ve münferid yaşattırılmakta iken vaki’ olduğuna kuvvetli ihtimalle hükmedilebilir.
Eskişehir hapsinde vaki’ olan şu zehirlendirilme hadisesi için Hazret-i Üstâd şöyle işaret ederek beyanda bulunmuştur:
“Garib ve bana pek ağır gelen, bu üç günde bir bardak ayran ve bir bardak sudan başka bir şey yedirmiyen garib hastalığın üçüncü gününde”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 816.}
Harika Hal
Nakledeceğimiz harika vaka,veya hal Üstâd’ın büyük Tarihçe-i Hayat kitabında da yer aldığı ve onu Üstâd gördüğü halde, herhangi bir tashihde bulunmamış, tasdik etmiştir. Hadisenin doğruluğunda herhangi bir şüphe söz konusu olmamakla birlikte, fakat nakil ve rivayet usulüne göre zabt edilmediği için, kaydedenlerin bir hatası mevcuddur. Mesela rivayet şekli: “O zamanın Eskişehir müdde-i umumisinin ihbarı “veya” Hapishane müdürünün rivayeti” diye kaydedilmiş. Amma müdde-i umumi veya hapishane müdürü bunu kime anlatmış diye araştırma yapılmamıştır. Aynca onu işiten ikinci adam, kime nakletmiş gibi rivayet usulünün çok zarurî bir icabını nazara almadan kaydetmişlerdir. Eğer hadise, rivayet usulüne göre zabdedilmiş olsa idi, daha parlak ve cazib olacaktı. Gerçi Hazret-i Üstâd hadiseyi tasdik etmiş ve bilâhare Denizli hapsinde ve sonra Afyon hapsinde aynı şekilde hadisenin tekerrürü üzerine, Afyon hapsi mektuplarında gayet zarif bir şekilde onun hakikatı hakkında beyanda bulunmuşlardır.
{şualar, Envar, s: 453.}
Yükleniyor...