Üstâd kabul etti.. Ve talebelerinden gizli olarak Molla Said’den ders almaya başladı. Bu durumu, yani birkaç ay evvel okuttuğu kardeşinin, şimdi Üstâdı olduğunu talebelerine sezdirmiyordu. Fakat bu gizlilik fazla sürmedi. Bir gün talebeler Molla Abdullah’ın Molla Said’den ders aldığını kapının anahtar deliğinden bakıp görmüşler. Molla Abdullah’a bu keyfiyeti sormuşlar, Molla Abdullah, “nazar değmemek için ona gizli ders veriyordum.” şeklinde talebelerin nazar-ı dikkatini dağıtmaya çalışmıştır.(*)
Bediüzzaman Hazretleri Doğu Bayezid’deki hârika ve garîb üç aylık tahsil hayatı hakkında, bilâhare 1935 yılında Eskişehir hapishanesinde iken te’lif ettiği bir Risalesinde şöyle der:
“ Âyeti ise, 1309 Hicrî (1892 Miladî) ederek, o tarihte umum muhatâpları içinde birisine, hususen Kur’ân hesabına iltifat edip istikametle emreder ki, bu tarih, o müellifin hârika bir sûrette pek az bir zamanda, ilimce tekemmül etmesi, tahsilden tedrise başladığı ve üç ayda ve bir kış içinde onbeş senede medresece okunan yüz kitaptan ziyade okuduğu, o zamanın, o muhitte en meşhur ulemâsının yanında o üç ayın mahsûlü onbeş senenin mahsûlü kadar netice verdiği çok mükerrer imtihanlarla ve hangi ilimden olursa olsun sorulan her suale karşı cevab-ı savab vermekle ispat ettiği aynı tarihe tam tamına tevafukla remzen Risale-i Nûr’un istikametine bir işarettir.”(7)
Mustafa Sungur Ağabey anlattı: “Üstâdımız Bediüzzaman Hazretleri “Nûr Âleminin Bir Anahtarı” Risalesi’ni 1953’de yazdığı zaman... ”Tırnak kadar kuvve-i hâfızaya mâlik bir adamın kafasında doksan kitabın kelimâtı yazılmış.. Ve üç ayda, her günde üç saat meşgul olarak, hâfızasının sâhifesinin yalnız o kısmını ancak tamam edebilmiş. Aynı adam, seksen sene ömründe gördüğü ve işittiği ve merakını tahrik eden ve ona hoş gelen ma’naları ve kelimeleri ve sûretleri ve savtları o tırnak kadar kuvve-i hafızasının sâhifesinde istediği vakitte müracaat edip, bir büyük kütüphâne kadar bütün mahfuzâtının aynı şeylerini orada bütün istediklerini mevcut ve muntazam yazılmış ve dizilmiş görüyor” mes’elesi münasebetiyle buyurmuşlardı ki: “Benim, bütün bunların kırkbin misli kadar da, manevi meşhûdatım vardır. Onlar da aynen kuvve-i hafızamda yazılmıştır”
Bu hâtırayı aynen Bayram Yüksel Ağabey de 21/4/1985 Cumartesi günü Adana’da anlatmışlardı.
Bediüzzaman Hazretleri Doğu Bayezid’deki hârika ve garîb üç aylık tahsil hayatı hakkında, bilâhare 1935 yılında Eskişehir hapishanesinde iken te’lif ettiği bir Risalesinde şöyle der:
“ Âyeti ise, 1309 Hicrî (1892 Miladî) ederek, o tarihte umum muhatâpları içinde birisine, hususen Kur’ân hesabına iltifat edip istikametle emreder ki, bu tarih, o müellifin hârika bir sûrette pek az bir zamanda, ilimce tekemmül etmesi, tahsilden tedrise başladığı ve üç ayda ve bir kış içinde onbeş senede medresece okunan yüz kitaptan ziyade okuduğu, o zamanın, o muhitte en meşhur ulemâsının yanında o üç ayın mahsûlü onbeş senenin mahsûlü kadar netice verdiği çok mükerrer imtihanlarla ve hangi ilimden olursa olsun sorulan her suale karşı cevab-ı savab vermekle ispat ettiği aynı tarihe tam tamına tevafukla remzen Risale-i Nûr’un istikametine bir işarettir.”(7)
Mustafa Sungur Ağabey anlattı: “Üstâdımız Bediüzzaman Hazretleri “Nûr Âleminin Bir Anahtarı” Risalesi’ni 1953’de yazdığı zaman... ”Tırnak kadar kuvve-i hâfızaya mâlik bir adamın kafasında doksan kitabın kelimâtı yazılmış.. Ve üç ayda, her günde üç saat meşgul olarak, hâfızasının sâhifesinin yalnız o kısmını ancak tamam edebilmiş. Aynı adam, seksen sene ömründe gördüğü ve işittiği ve merakını tahrik eden ve ona hoş gelen ma’naları ve kelimeleri ve sûretleri ve savtları o tırnak kadar kuvve-i hafızasının sâhifesinde istediği vakitte müracaat edip, bir büyük kütüphâne kadar bütün mahfuzâtının aynı şeylerini orada bütün istediklerini mevcut ve muntazam yazılmış ve dizilmiş görüyor” mes’elesi münasebetiyle buyurmuşlardı ki: “Benim, bütün bunların kırkbin misli kadar da, manevi meşhûdatım vardır. Onlar da aynen kuvve-i hafızamda yazılmıştır”
Bu hâtırayı aynen Bayram Yüksel Ağabey de 21/4/1985 Cumartesi günü Adana’da anlatmışlardı.
Yükleniyor...