Aynı hatıra içinde harika iki vakıa:
Mübarek kâtib Osman Ağabey sözlerine devamla dedi ki: “Size iki harika vakıa anlatayım. Bunlardan birincisi: Hazret-i Üstâd’ı Isparta’dan bir kaç gün sonra Barla’ya götürmüşlerdi. Bir müddet sonra (ne kadar zaman sonra olduğunu iyice hatırlıyamıyorum) Bir gün şeyh Mustafa Efendi(11) tekyesinde otururken, aniden bir bülbül kuşu gelir, dizine konar ve şeyh Mustafa Efendi’nin yüzüne bakar durur. şeyh Mustafa Efendi bu hadiseden bir manevî işaret sezerek, ertesi günü kalkar Barla’ya Üstâd’ın ziyaretine gider. Hazret-i Üstâd, şeyh Mustafa’ya tebessüm içinde: “Kardeşim daha biz dün görüştük, neden buraya kadar zahmet edip geldin” der.
İkincisi: Başka bir zaman (Yine zamanını iyice bilemiyorum) Bir gün Barla’ya giden birisiyle,(12) şeyh Mustafa Efendi Hazret-i Üstâd’a selâm gönderir.
O adam Barla’ya gider, Üstâd Hazretleri’ne şeyh Mustafa’nın selâmını tebliğ edince, Üstâd o adama: “Evet, şeyh Mustafa kardeşim imanını kurtardı gitti” şeklinde cevab verir. O adam bu sözden bir şey anlamaz, hayret eder. Sonra döner, Kuleönü köyüne gelir. Burada şeyh Mustafa Efendi’nin vefat haberini alır”
Üçüncü hatıra: Tenekeci Mehmed adıyla meşhur, Isparta’lı hattat ve Üstâd’ın yakın talebesi Mehmet Süzer Ağabey de, Üstâd’ın bu fasıl hayatiyle ilgili şunları anlatır:
“Üstâd Isparta’ya geldiği zaman, Müftü Tahsin Efendi’nin medresesinde kaldığı, (maarif tarafından medreselerin mülkiyeti satıldığında müftünün oğlu Sadık Hoca burayı satın almış, Vakıf olarak kullanıyordu. Üstâd o sıra orada misafir kalıyordu.)
Biz Sadık Hoca ve şâkir Efendi ile birlikte ziyaretine gitmiştik. Üstâd bir köşede oturuyordu. Müftü Tahsin efendi beni takdim etti. Yazdığımız levhalarla çok hizmet ettiğimizi, camileri tezyin ettiğimizi söyledi. Üstâd bizi “Maşaallah, Maşaallah” diye iltifatlarla okşadı.. Ve bana: “Hususi gel, konuşalım” dedi.
Üstâd burada haftada iki gün ders yapıyordu. Isparta Uleması bu derslere devam ediyordu. Derse bir defasında ben de gitmiştim. Çok kalabalıktı. Sadık Hoca’nın satın almış olduğu medrese tıklım tıklım doluydu. Ben ancak kapının eşiğinde oturabildim.
Mübarek kâtib Osman Ağabey sözlerine devamla dedi ki: “Size iki harika vakıa anlatayım. Bunlardan birincisi: Hazret-i Üstâd’ı Isparta’dan bir kaç gün sonra Barla’ya götürmüşlerdi. Bir müddet sonra (ne kadar zaman sonra olduğunu iyice hatırlıyamıyorum) Bir gün şeyh Mustafa Efendi(11) tekyesinde otururken, aniden bir bülbül kuşu gelir, dizine konar ve şeyh Mustafa Efendi’nin yüzüne bakar durur. şeyh Mustafa Efendi bu hadiseden bir manevî işaret sezerek, ertesi günü kalkar Barla’ya Üstâd’ın ziyaretine gider. Hazret-i Üstâd, şeyh Mustafa’ya tebessüm içinde: “Kardeşim daha biz dün görüştük, neden buraya kadar zahmet edip geldin” der.
İkincisi: Başka bir zaman (Yine zamanını iyice bilemiyorum) Bir gün Barla’ya giden birisiyle,(12) şeyh Mustafa Efendi Hazret-i Üstâd’a selâm gönderir.
O adam Barla’ya gider, Üstâd Hazretleri’ne şeyh Mustafa’nın selâmını tebliğ edince, Üstâd o adama: “Evet, şeyh Mustafa kardeşim imanını kurtardı gitti” şeklinde cevab verir. O adam bu sözden bir şey anlamaz, hayret eder. Sonra döner, Kuleönü köyüne gelir. Burada şeyh Mustafa Efendi’nin vefat haberini alır”
Üçüncü hatıra: Tenekeci Mehmed adıyla meşhur, Isparta’lı hattat ve Üstâd’ın yakın talebesi Mehmet Süzer Ağabey de, Üstâd’ın bu fasıl hayatiyle ilgili şunları anlatır:
“Üstâd Isparta’ya geldiği zaman, Müftü Tahsin Efendi’nin medresesinde kaldığı, (maarif tarafından medreselerin mülkiyeti satıldığında müftünün oğlu Sadık Hoca burayı satın almış, Vakıf olarak kullanıyordu. Üstâd o sıra orada misafir kalıyordu.)
Biz Sadık Hoca ve şâkir Efendi ile birlikte ziyaretine gitmiştik. Üstâd bir köşede oturuyordu. Müftü Tahsin efendi beni takdim etti. Yazdığımız levhalarla çok hizmet ettiğimizi, camileri tezyin ettiğimizi söyledi. Üstâd bizi “Maşaallah, Maşaallah” diye iltifatlarla okşadı.. Ve bana: “Hususi gel, konuşalım” dedi.
Üstâd burada haftada iki gün ders yapıyordu. Isparta Uleması bu derslere devam ediyordu. Derse bir defasında ben de gitmiştim. Çok kalabalıktı. Sadık Hoca’nın satın almış olduğu medrese tıklım tıklım doluydu. Ben ancak kapının eşiğinde oturabildim.
Yükleniyor...