Bu saydıklarımız, M. Kemal Paşa’nın gizli emirleri olan hususî hadiselerdir. Bir de yine onun şifreli emirleriyle, Hazret-i Üstâd 1938’e kadar Kastamonu’da bulunduğu yıllarda, yine bir iki defa herhalde onun gizli emirleriyle zehirlerin verilmesidir.

Tabiatıyla bu sû-i kasıtlı gizli emirler,hatta Emirdağı’nda arkasından pusuya yatırılmış askerlerin eliyle atılan kurşunlar, yani vücudunu ortadan kaldırmak için o tip gizli emirler, İsmet İnönü’nün dikta krallığını yaptığı zamanlarda da bir çok defalar yapılmış ve süregelmiştir. Bu hadiseler kitabımızın ilgili yer ve makamlarında tefsilatlı ve isbatlı kayıtlıdırlar.

8. Hatıra

Yine şeyh Cemil Efendi’den

Yahya Sancar kanalıyla gelen ikinci bir hatıra: “şeyh Cemil Efendi demişlerdi ki: Burdur’a sürgün olarak getirilmiş bir çok ağalar, aşiret reisleri vardı. Bu reislerden birisi olan Silvanlı Ali Ağa, memleketten gelirken bir heybe altın beraber getirmişti. Üstâd Bediüzzaman’ın azamî iktisad içindeki yaşayışını görüyordu. Bir gün bu Ali Ağa, Bediüzzaman’a çok ısrarla yirmi tane altın vermek istiyordu. Üstâd Bediüzzaman ise ona: “Kardeşim, ben ne sadaka, ne de hediye para kabul edemem. Hem sonra bu altınlar ileride sana lazım olacak” diyerek kabul etmedi.

Bir zaman sonra bir çok zengin ağalar ve reisler gibi, bu Ali Ağa da paralarını bitirdi ve borçlanmak mecburiyetinde kaldı.

9. Hatıra:

Burdurlu Abdurrahman Cerrahoğlu’ndan

Burdurlu Abdurrahman Cerrahoğlu da demişki:

“1926 senesi ilk aylarında ben o zaman Gazi okulunun 3’üncü sınıfında okuyordum. Nefi’ Bey isminde bir öğretmenimiz vardı. Muşattepe’ye kıra gitmiştik. Öğretmenimiz koşarak yaşlı ve heybetli bir zatın yanına gitti ve ellerine kapanarak öptü. Öğretmenimiz yanımıza dönünce, bize o elini öptüğü zatı göstererek, “Bu zâta Bediüzzaman derler. Kendisi çok büyük bir zattır. şimdi burada oturmaktadır.” diyerek bize Üstâd Bediüzzaman’ı gösterdi...” (Son şahitler-4, Sh. 255)


Yükleniyor...