بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَمَا هٰذِهِ الْحَيَوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ اْÀلاخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ
(1) Sure-i Ankebut, âyet:64
اِعْلَمْ
Ey ihtiyarlığa, kabre, haşre, ebede doğru giden misafir Said! Bil ki; senin Seyyid ve Malikin, sana i’ta ettiği bu ömürü; iki hayatın kısalık ve uzunluk miktarlarına göre levazımatlarını tahsil etmek için vermiştir. Halbuki sen ise, ebedî ve nihayetsiz bir deniz hükmünde olan hayat-ı uhreviyeye nisbeten bir katre serab gibi de olmayan bu fani dünya hayatında o ömrün hepsini zayi’ ettin. Eğer aklın varsa, bundan sonra bu ömrün yarısını, yahut üçte birini; veya hiç olmazsa onda birini baki bir hayata sarfeyle!
Fakat acaibdendir ki, senin gibi ahmak-un nâs insanlara akıllı ve zîfünundur diye söylenir. Acaba hiç böylesi bir ahmak köle bulunabilir mi ki; efendisi ona yirmidört altun verip, onu Burdur’dan Antalya’ya, oradan da Şam’a ve Medine’ye ve Yemen’e gönderdi.. Ve ona emretti ki; bu altunları yol ve bilet gibi levazımat-ı seferiyene sarfeyle!. Lâkin bu adam, Antalya’ya kadar bir nevi’ ihtiyar ile yayan yürüyecektir. Eğer o paralardan Antalya’ya kadarki yolculuğunda hiç sarfetmezse dahi, yine oraya ulaşacaktır. Amma Antalya’dan sonraki menzillerinde ise, gayr-ı ihtiyarî ister istemez gidecektir. Eğer o köle, Antalya’ya vardığı zaman, kendine bir bilet alırsa, bir gemiye veya şimendifere veyahut bir tayyareye binecek ve bir günde bir aylık mesafeyi kat’edecektir. Yoksa aksi halde, tek başına zillet ve meskenet içinde ve koğulmuş olarak yayan yürümeye mecbur olacaktır. Hal böyle iken, o ahmak yolcu abd, iki günlük mesafede ki yolculuğunda yirmiüç altun’unu sarfetti.
____________________________________
وَمَا هٰذِهِ الْحَيَوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ اْÀلاخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ
(1) Sure-i Ankebut, âyet:64
اِعْلَمْ
Ey ihtiyarlığa, kabre, haşre, ebede doğru giden misafir Said! Bil ki; senin Seyyid ve Malikin, sana i’ta ettiği bu ömürü; iki hayatın kısalık ve uzunluk miktarlarına göre levazımatlarını tahsil etmek için vermiştir. Halbuki sen ise, ebedî ve nihayetsiz bir deniz hükmünde olan hayat-ı uhreviyeye nisbeten bir katre serab gibi de olmayan bu fani dünya hayatında o ömrün hepsini zayi’ ettin. Eğer aklın varsa, bundan sonra bu ömrün yarısını, yahut üçte birini; veya hiç olmazsa onda birini baki bir hayata sarfeyle!
Fakat acaibdendir ki, senin gibi ahmak-un nâs insanlara akıllı ve zîfünundur diye söylenir. Acaba hiç böylesi bir ahmak köle bulunabilir mi ki; efendisi ona yirmidört altun verip, onu Burdur’dan Antalya’ya, oradan da Şam’a ve Medine’ye ve Yemen’e gönderdi.. Ve ona emretti ki; bu altunları yol ve bilet gibi levazımat-ı seferiyene sarfeyle!. Lâkin bu adam, Antalya’ya kadar bir nevi’ ihtiyar ile yayan yürüyecektir. Eğer o paralardan Antalya’ya kadarki yolculuğunda hiç sarfetmezse dahi, yine oraya ulaşacaktır. Amma Antalya’dan sonraki menzillerinde ise, gayr-ı ihtiyarî ister istemez gidecektir. Eğer o köle, Antalya’ya vardığı zaman, kendine bir bilet alırsa, bir gemiye veya şimendifere veyahut bir tayyareye binecek ve bir günde bir aylık mesafeyi kat’edecektir. Yoksa aksi halde, tek başına zillet ve meskenet içinde ve koğulmuş olarak yayan yürümeye mecbur olacaktır. Hal böyle iken, o ahmak yolcu abd, iki günlük mesafede ki yolculuğunda yirmiüç altun’unu sarfetti.
____________________________________
Yükleniyor...