Evet hareket, çünkü zamanın cismi veyahut zaman, hareketin bir rengi gibi olduğundan; harekette cari olan kanun, zamanda da aynen caridir. İşte acaba neden caiz olmasın ki, ruhu cismaniyetine galib olmuş bir velinin fiilleri, ruh ve hayal ölçüleriyle sudûr etmesin.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Kişi, bazan halis tevhid-i mahz olan neticeyi isti’zam eder. Ve onun kâsid ve çürük zihni, onu istiab etmez, yahut da, onun bozuk hayali, ona tahammül etmez. İşte bu sebeble o adam tutar, tevhidin keskin ve sahih bürhanlarını reddetmeye başlar ve der: Neticenin bu azametiyle beraber şu bürhan, ne kadar kuvvetli olursa olsun, onu yüklenip ayakta durduramaz.

İşte bu miskin adam bilmiyor ki; neticenin kayyumu imandır. Bürhan ise yalnız onunla bakılan bir menfezdir, yahut ondan evhamı temizleyen bir süpürgedir. Bununla beraber, onun bürhanları bir değildir. Belki sahranın kumları kadar, yahut dağ ve derelerin taşları sayısınca veya yağmurun katreleri ve denizin dalgaları adedincedir.

***


اِعْلَمْ

Ey insan bil ki! Senin alıp yemen için, sana kavun ve elmayı hazırlayan zat, elbette senden daha çok senin yediğini alîmdir. Ve senden başka kimsenin bilmediği senin vicdanî zevkine de habîr olması lâzımdır.

Şu halde dallar ve damarlar, ancak rahmetin birer çeşmesi ve nimetin birer borusudurlar.

***


Yükleniyor...