اِعْلَمْ
Bil ki: Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın ifadesinde çok büyük bir şefkat ve merhamet var. Çünki muhatablarının ekserisi, cumhur-u avamdır. Onların zihinleri basittir. Nazarları da dakik şeyleri göremediğinden, onların besatet-i efkârını okşamak için semavat ve arzın yüzlerinde yazılan âyetleri tekrar ediyor. O büyük harfleri kolaylıkla okutturuyor.
Meselâ: Semavat ve arzın hilkati ve semadan yağmurun yağdırılması ve arzın dirilmesi gibi bilbedahe okunan ve görünen âyetleri ders veriyor. O huruf-u kebire içinde küçük harflerle yazılan ince âyât’a nazarı nadiren çevirir, tâ zahmet çekmesinler.
Hem üslub-u Kur’anîde öyle bir cezalet ve selaset ve fıtrîlik var ki; güya Kur’an bir hâfızdır; kudret kalemiyle kâinat sahifelerinde yazılan âyâtı okuyor. Güya kur’an, kâinat kitabının kıraetidir ve nizamatının tilavetidir ve Nakkaş-ı Ezelî’sinin şuunatını okuyor ve fiillerini yazıyor. Bu cezalet-i beyaniyeyi görmek istersen, hüşyar ve müdakkik bir kalb ile, Sure-i Amme ve
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ
âyetleri gibi fermanları dinle!..
***
اِعْلَمْ
Ey bu i’lemleri dinleyen dostlarım! Biliniz ki; ben hilaf-ı âdet olarak, gizlemesi lâzım gelen Rabbime karşı kalbimin tazarru’ ve niyaz ve münacatını bazan yazdığımın sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesini, rahmet-i İlahiyeden kabulünü rica etmektir.
Evet kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma keffaret olacak, muvakkat lisanımın tevbe ve nedametleri kâfi gelmiyor. Sabit ve bir derece daim olan kitabımın lisanı daha ziyade o işe yarar.
Bil ki: Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın ifadesinde çok büyük bir şefkat ve merhamet var. Çünki muhatablarının ekserisi, cumhur-u avamdır. Onların zihinleri basittir. Nazarları da dakik şeyleri göremediğinden, onların besatet-i efkârını okşamak için semavat ve arzın yüzlerinde yazılan âyetleri tekrar ediyor. O büyük harfleri kolaylıkla okutturuyor.
Meselâ: Semavat ve arzın hilkati ve semadan yağmurun yağdırılması ve arzın dirilmesi gibi bilbedahe okunan ve görünen âyetleri ders veriyor. O huruf-u kebire içinde küçük harflerle yazılan ince âyât’a nazarı nadiren çevirir, tâ zahmet çekmesinler.
Hem üslub-u Kur’anîde öyle bir cezalet ve selaset ve fıtrîlik var ki; güya Kur’an bir hâfızdır; kudret kalemiyle kâinat sahifelerinde yazılan âyâtı okuyor. Güya kur’an, kâinat kitabının kıraetidir ve nizamatının tilavetidir ve Nakkaş-ı Ezelî’sinin şuunatını okuyor ve fiillerini yazıyor. Bu cezalet-i beyaniyeyi görmek istersen, hüşyar ve müdakkik bir kalb ile, Sure-i Amme ve
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ
âyetleri gibi fermanları dinle!..
اِعْلَمْ
Ey bu i’lemleri dinleyen dostlarım! Biliniz ki; ben hilaf-ı âdet olarak, gizlemesi lâzım gelen Rabbime karşı kalbimin tazarru’ ve niyaz ve münacatını bazan yazdığımın sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesini, rahmet-i İlahiyeden kabulünü rica etmektir.
Evet kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma keffaret olacak, muvakkat lisanımın tevbe ve nedametleri kâfi gelmiyor. Sabit ve bir derece daim olan kitabımın lisanı daha ziyade o işe yarar.
Yükleniyor...