اِعْلَمْ

Ey sa’y ve ameldeki lezzet ve saadeti bilmeyen tenbel insan! Bil ki; Cenab-ı Hak, kemal-i kereminden, hizmetin mükâfatını, nefs-i hizmet içinde dercetmiştir. Amelin ücretini, nefs-i amel içine koymuştur. İşte bu sır içindir ki, mevcudat, hattâ bir nokta-i nazarda camidat dahi, evamir-i tekviniye tabir edilen hususî vazifelerinde, kemal-i şevk ile ve bir çeşit lezzet ile evamir-i Rabbaniyeyi imtisal ederler. Arıdan, sinekten, tavuktan tut; tâ Şems ve Kamer’e kadar her şey kemal-i lezzetle vazifesine çalışıyorlar. Demek hizmetlerinde bir lezzet var ki, akılları olmadığından akıbeti ve neticeleri düşünmeden, mükemmel vazifelerini ifa ediyorlar.

Eğer desen: “Zîhayatta lezzet kabildir, cemadatta nasıl şevk ve lezzet olabilir!”

Elcevab: Cemadat kendi hesablarına değil, belki onlarda tecelli eden esma-i İlahiye hesabına bir şeref, bir makam, bir kemal, bir güzellik, bir intizam isterler ve arıyorlar. O vazife-i fıtriyelerinin imtisalinde, Nur-ul Envar’ın isimlerine birer ma’kes, birer ayine hükmüne geçtiğinden tenevvür eder, terakki ederler. Meselâ: Nasılki bir katre su, bir zerrecik cam parçası zatında ziyasız, ehemmiyetsiz iken; safi kalbiyle Güneş’e yüzünü çevirse o vakit o ehemmiyetsiz ve ziyasız katre ve cam parçası, Güneş’in bir nevi arşı olup senin yüzüne de tebessüm eder. İşte bu misal gibi, zerrat-ı mevcudat, cemal-i mutlak ve kemal-i mutlak sahibi olan Zat-ı Zülcelal’in isimlerine vazifeperverlik cihetinde ayine olmalarıyla; o katre ve zerrecik şişe gibi gayet aşağı bir dereceden gayet yüksek bir derece-i zuhura ve tenevvüre çıkıyorlar. Madem vazife cihetinde gayet nuranî ve yüksek bir makam alıyorlar; lezzet mümkün ve kabil ise, yani hayat-ı ammeden hissedar iseler, gayet lezzet ile o vazifeleri görüyorlar, denilebilir.

Vazifede lezzet bulunduğuna en zâhir bir delil, sen kendi aza ve duygularının hizmetlerine bak. Herbiri beka-i şahsî ve beka-i nev’î için ettikleri hizmetlerinde ayrı ayrı lezzetleri var. Nefs-i hizmet, onlara bir telezzüz hükmüne geçiyor. Hattâ hizmeti terketmek, o uzvun bir nevi azabıdır. Hem en zâhir bir delil dahi, horoz ve yavrulu tavuk gibi hayvanatın vazifelerinde gösterdikleri fedakârane ve merdane vaziyetleridir. Horoz aç olduğu halde tavukları nefsine tercih edip

Yükleniyor...