İfade-i meram
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Ey benim şu sekiz tane Arabî risalelerime nazar eden zevat! Biliniz ki, yazdığım şu eserleri, evvelâ ve yalnız kendi nefsim için yazmıştım.
O sekiz risaleler bunlardır: Katre ve Zeyli, Zerre, Şemme, Habbe ve Zeyli, Habab ve Zeyli ve onlara iltihak etmiş Nokta ve Şuaat ve Lemaat ve sairedir. -Müellif
Sonra düşündüm; Bu nimete bir şükür lâzımdır. Onun şükrü ise, bunları neşretmektir.. Ola ki, bazı insanlar, onlardan menfaat göreler. Sonra tekraren bu risaleleri gözden geçirdim. İçlerinde bir sırrın varlığını hissettim. Epey zaman düşündüm, izharında tereddüd ettim. Fakat şimdi o sırrı izhar etmeye kalbimde bir saik hissediyorum. İşte o sır budur: Görüyorum ki, o risalelerin mes’eleleri arş-ı Rahman olan âyât-ı Furkaniye’den tedelli etmiş nuranî zenbil ve asansörlere çıkmaya birer vesile ve merdivenlerdir.
Evet, o risalelerin zurufundaki mesailden hiçbir mes’ele yoktur ki, Furkan-ı Hakîm’in bir âyetinin kadem-i manevîsine başı temas etmesin. Her ne kadar o risalelerdeki meseleler, hîn-i tahsilde bana şuhudî ve hadsî ve zevkî bir tarzda hasıl olmuşlarsa da, fakat zevil-ebsar olan bir kısım ehl-i hakikatın gözlerini oralarda kapadıkları olan cünun sahrasına, aklımın refakatı beraber olduğu halde, gözlerim açık olarak dâhil olduğum için; aklım, kendi âdet-i daimesi üzere kalbimin gördüklerini kendi mikyasları içinde sarıyor ve ölçüleriyle ölçüyor ve bürhanlarına yapışıyordu. İşte bu cihetten bu risalelerin bütün mesaili âdeta bürhanî istidlaliyat hükmündedirler. Öyle ise, fikir ve ilim cihetinden dalâlete düşenlerin, onlardan istifade ederek efkâr-ı felsefiyenin ayak kaydırmasından kendini kurtarmaları mümkündür. Hattâ belki yine mümkündür ki; bu risaleleri tehzib, tanzim ve izah ile, bu zamanın fikrî dalâletlerinin reddi için, en kuvvetli ve resanetli yeni bir akaid-i imaniye ve taze bir ilm-i Kelâm kitabını onlardan istihrac etsin. Belki yine
____________________________________
-
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Ey benim şu sekiz tane Arabî risalelerime nazar eden zevat! Biliniz ki, yazdığım şu eserleri, evvelâ ve yalnız kendi nefsim için yazmıştım.
O sekiz risaleler bunlardır: Katre ve Zeyli, Zerre, Şemme, Habbe ve Zeyli, Habab ve Zeyli ve onlara iltihak etmiş Nokta ve Şuaat ve Lemaat ve sairedir. -Müellif
Sonra düşündüm; Bu nimete bir şükür lâzımdır. Onun şükrü ise, bunları neşretmektir.. Ola ki, bazı insanlar, onlardan menfaat göreler. Sonra tekraren bu risaleleri gözden geçirdim. İçlerinde bir sırrın varlığını hissettim. Epey zaman düşündüm, izharında tereddüd ettim. Fakat şimdi o sırrı izhar etmeye kalbimde bir saik hissediyorum. İşte o sır budur: Görüyorum ki, o risalelerin mes’eleleri arş-ı Rahman olan âyât-ı Furkaniye’den tedelli etmiş nuranî zenbil ve asansörlere çıkmaya birer vesile ve merdivenlerdir.
Evet, o risalelerin zurufundaki mesailden hiçbir mes’ele yoktur ki, Furkan-ı Hakîm’in bir âyetinin kadem-i manevîsine başı temas etmesin. Her ne kadar o risalelerdeki meseleler, hîn-i tahsilde bana şuhudî ve hadsî ve zevkî bir tarzda hasıl olmuşlarsa da, fakat zevil-ebsar olan bir kısım ehl-i hakikatın gözlerini oralarda kapadıkları olan cünun sahrasına, aklımın refakatı beraber olduğu halde, gözlerim açık olarak dâhil olduğum için; aklım, kendi âdet-i daimesi üzere kalbimin gördüklerini kendi mikyasları içinde sarıyor ve ölçüleriyle ölçüyor ve bürhanlarına yapışıyordu. İşte bu cihetten bu risalelerin bütün mesaili âdeta bürhanî istidlaliyat hükmündedirler. Öyle ise, fikir ve ilim cihetinden dalâlete düşenlerin, onlardan istifade ederek efkâr-ı felsefiyenin ayak kaydırmasından kendini kurtarmaları mümkündür. Hattâ belki yine mümkündür ki; bu risaleleri tehzib, tanzim ve izah ile, bu zamanın fikrî dalâletlerinin reddi için, en kuvvetli ve resanetli yeni bir akaid-i imaniye ve taze bir ilm-i Kelâm kitabını onlardan istihrac etsin. Belki yine
____________________________________
-
Yükleniyor...