كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ اÏصَبَهَ وَابِلٌ فَٓتَتْ اÎكُلَهَ ضِعْفَيْنِ فَËنْ لَمْ
-19
Bakar/265 …
يُصِبْهَ وَابِلٌ فَطَلٌّ
Kısacık birer mealleri
13- [... Dünya hayatında mal ve evladın meseli; bir yağmur gelir, yerdeki bitkiler onunla yeşerdiğinde, ziraatçıların ziyadesiyle hoşlarına gider. Amma sonra, o nebatlar kurumaya ve büzüşmeye yüz tutarak sarardığını; daha sonra da, sap ve kuru çöpler halını aldığını görürsün.]
14- [Görmez misin ki, Cenab-ı Hak teala gökten bir su inzal eyliyor ki, onu pınarların anbar ve menba’ larına yürüterek doldurdu. Sonra da o su ile, renkleri muhtelif bir çok bitkileri yerden, topraktan çıkarttı...]
15- [Muhakkak ki biz Allahü teala emanet-i kübrayı göklere, yere ve dağlara arzeyledik...Amma onlar bu emaneti yüklenmeyi ve onun mükellefiyetini ağır buldular, korkarak çekindiler ve alamadılar. Lâkin insan ise, onu aldı ve yüklendi. Muhakkak ki bu insan –nefs-i emmmaresi cihetiyle– pek zâlim ve çok cahildir.]
16- [Eğer biz Allahü teala şu Kuranı bir dağa inzal eylemiş olsaydık, o dağı sen, Allahın havf ve haşyetinden paramparça olarak yukarıdan aşağılara süratle akıp geldiğini görecektin. İşte, biz Allahü teala şu darb-ı meselleri insanlar için getiriyoruz, ola ki tefekkür edip ibret alalar.]
17- [Hak ve hakikatı dinlemeyen şu adamlara bak ki; kendilerine nasihat yoluyla hakikati ihtardan nasıl da yüz çeviriyorlar. Öyle ki adeta, yabani eşeklerdir de, arslanlardan ürküp kaçıyorlar gibidir.]
18- [Mallarını fisebilillah infak edenlerin meseli şuna benzer ki: bir habbe tohum, toprağa ekildiğinde yedi tane sünbül verir. Her sünbülde yüz dane habbe bulunan misale benzer]
19- [.... ve mallarını Allah rızalığı yolunda infak edenlerin meseli de; bir bahçesi olan birisinin o bahçesine kuvvetli bir yağmur isabet etmişte bol bol semere ve meyveler vermiş... Şayet ona yağmur vurmasa da, gece de nem halinde teşekkül eden “kırağı” vuracak...]
-19
Bakar/265 …
يُصِبْهَ وَابِلٌ فَطَلٌّ
Kısacık birer mealleri
13- [... Dünya hayatında mal ve evladın meseli; bir yağmur gelir, yerdeki bitkiler onunla yeşerdiğinde, ziraatçıların ziyadesiyle hoşlarına gider. Amma sonra, o nebatlar kurumaya ve büzüşmeye yüz tutarak sarardığını; daha sonra da, sap ve kuru çöpler halını aldığını görürsün.]
14- [Görmez misin ki, Cenab-ı Hak teala gökten bir su inzal eyliyor ki, onu pınarların anbar ve menba’ larına yürüterek doldurdu. Sonra da o su ile, renkleri muhtelif bir çok bitkileri yerden, topraktan çıkarttı...]
15- [Muhakkak ki biz Allahü teala emanet-i kübrayı göklere, yere ve dağlara arzeyledik...Amma onlar bu emaneti yüklenmeyi ve onun mükellefiyetini ağır buldular, korkarak çekindiler ve alamadılar. Lâkin insan ise, onu aldı ve yüklendi. Muhakkak ki bu insan –nefs-i emmmaresi cihetiyle– pek zâlim ve çok cahildir.]
16- [Eğer biz Allahü teala şu Kuranı bir dağa inzal eylemiş olsaydık, o dağı sen, Allahın havf ve haşyetinden paramparça olarak yukarıdan aşağılara süratle akıp geldiğini görecektin. İşte, biz Allahü teala şu darb-ı meselleri insanlar için getiriyoruz, ola ki tefekkür edip ibret alalar.]
17- [Hak ve hakikatı dinlemeyen şu adamlara bak ki; kendilerine nasihat yoluyla hakikati ihtardan nasıl da yüz çeviriyorlar. Öyle ki adeta, yabani eşeklerdir de, arslanlardan ürküp kaçıyorlar gibidir.]
18- [Mallarını fisebilillah infak edenlerin meseli şuna benzer ki: bir habbe tohum, toprağa ekildiğinde yedi tane sünbül verir. Her sünbülde yüz dane habbe bulunan misale benzer]
19- [.... ve mallarını Allah rızalığı yolunda infak edenlerin meseli de; bir bahçesi olan birisinin o bahçesine kuvvetli bir yağmur isabet etmişte bol bol semere ve meyveler vermiş... Şayet ona yağmur vurmasa da, gece de nem halinde teşekkül eden “kırağı” vuracak...]
Yükleniyor...