emareler ile Said var. Demek

يَا سَع۪يدُ مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ

olur. Bu fıkra nasılki

مُدْرِكًا

kelimesiyle "El-Kürdî" lakabına hem lafzan hem cifren bakar. Çünki mimsiz

دركًا

Kürd kalbidir.

{(1): Yani; tersinden okunuşudur.}

Mim ise, "lâm" ve "ye"ye tam muvafıktır. Öyle de; diğer bir ismi olan Bedîüzzaman lakabına dahi "ez-zaman" kelimesiyle îma etmekle beraber, bin üçyüz ellidört (1354) veya bin üçyüz ellibeş (1355) makam-ı cifrîsiyle Said'in (R.A.) hakikat-ı halini ve hilaf-ı âdet vaziyetini ve hıfz u vikaye için kesretli duasını ve halvet ve inzivasını tamamıyla tabir ve ifade ettiğinden sarahata yakın bir surette parmağını onun başına o kasidede teselli için basıyor. Burada da

بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ

sırrına mazhar olan Risale-i Nur'u alkışlıyor.

Malûm olsun ki; Celcelutiye'nin esası ve ruhu olan

اَلْقَسَمُ الْجَامِعُ وَالدَّعْوَةُ الشَّر۪يفَةُ وَاْلاِسْمُ الْاَعْظَمُ

İmam-ı Ali Radıyallahü Anh'ın en mühim ve en müdakkik Üveysî bir şakirdi ve İslâmiyet'in en meşhur ve parlak bir hücceti olan İmam-ı Gazalî (R.A.) Hüccet-ül İslâm diyor ki: "Onlar vahy ile Peygamber'e (A.M.) nâzil olduğu vakit İmam-ı Ali'ye (R.A.) emretti: "Yaz." O da yazdı. Sonra nazmetti." İmam-ı Gazalî (R.A.) diyor:

اِنَّ هٰذِهِ الدَّعْوَةَ الشَّر۪يفَةَ وَ الْوِفْقَ الْعَظ۪يمَ وَ الْقَسَمَ الْجَامِعَ وَ اْلاِسْمَ الْاَعْظَمَ وَ السِّرَّ الْمَكْنُونَ الْمُعَظَّمَ بِلَا شَكٍّ كَنْزٌ مِنْ كُنُوزِ الدُّنْيَا وَ اْلاٰخِرَةِ

İmam-ı Gazalî, İmam-ı Nureddin'den ders alarak bu Celcelutiye'nin hem Süryanî kelimelerini, hem kıymetini ve hâsiyetini şerhetmiş.

Dördüncü Remz:

İmam-ı Ali (R.A.) Siracünnur'dan haber verdikten sonra yine otuzüç ve bir cihetle otuziki aded Süryanîce


Yükleniyor...