4-Şahsiyet.

5-Fiziki bakım: Dinç ve sağlıklı görünüş.

6-Lisan hâkimiyeti. Müdellel konuşmak, terkip kabiliyeti, cümle kurma, mantıkî, ilmî, beliğ-fasih konuşmak. Bunun için ilim şarttır.

Sebeb-i manevi şöyledir:

1-İhlâs: İvazsız, sırf rızayı İlâhî için konuşmak.

2-Fena: Hakikatte fâni olmak. “Nefsini ıslah edemeyen, başkasını ıslah edemez.” Önce nefsini tezkiye et ki; tezkiyeye vesile olasın. Önce nefsini öldür ki, nefisleri öldüresin. Anlattın anlattın tesir etmedi, diyeceksin ki “İhlassız anlatmışım, manen kirliyim.”

3-Salâhat: Takva sahibi oldukça, sözün müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lâfızlar kalbden çıkmaz, ıslatsa ıslatsa dili ıslatır, kalbden gelmez. Onun için manevi hayatın, temiz ve tâhir olması şarttır.

• Kardeşlerimizin hatalarını, bir doktorun hastasını tedavi ettiği gibi tedaviye çalışacağız. İtina ile kavl-i leyyin ile ikaz edeceğiz. Bazen lisan-ı hâl, lisan-ı kâlden üstündür ve tesirlidir.

• Bir tezgâhtar, dükkâna gelen müşteriye hürmet ediyor. Gururu ve enaniyet terk ediyor. Dünyevi işlerde bu gerekiyorsa; uhrevî hizmetlerde çok daha fazlası lâzımdır.

• Anlamak iki çeşittir:

1-İbareyi anlamak,

2-Hakikatini anlamak. Uhuvvet risalesini okuduğu halde münakaşa eden, tartışan adam ibâreyi anlamıştır, hakikatini anlamamıştır. Çünkü hakikatini anlayan insan kardeşiyle çatışmaz.

• Kardeşin seni tahkir ettiği halde, sen ona muhabbet gösterebiliyorsan, işte o zaman sırr-ı uhuvvet tezahür eder.

• Konuşmanın temel hammaddesi, okumaktır.

• Tarih insanın idrakini, edebiyat nükte ve mizacını, matematik dikkatini, dinî eserler fikir ve ruh derinliğini artırır.

• Az değiliz. Az olduğumuza üzülmeyeceğiz. Çünkü kâinat, kuruldu kurulalı bu böyledir. Cemâdat fazla, nebatat az... Nebatat fazla, hayvanat az... Hayvanat fazla, insanlar az... Kâfirler fazla, Müslimler az... Âmiller fazla, veliler az... Asfiyalar fazla, enbiyalar az...

• Bir atomda nihayetsiz enerji var, fakat bu atomun kışrı parçalanmadan o enerji açığa çıkmıyor. İnsanda nihayetsiz muhabbet istidadı var. Fakat ene kışrını, kabuğunu parçalamadan o muhabbet kalbe yerleşemiyor. Bu muhabbet Cenâb-ı Allah’ın isim ve sıfatlarına olmalıdır. Nefsin arzuları muhabbeti tatmin etmez.

• Nefs-i emmâre yavaş yavaş, aldata aldata kendine uyduruyor. 50 sene evvelki dede, kabirden çıkıp şimdikileri görse kâfir der. Bu insanlar bu hâle nasıl geldi? Yavaş yavaş...

Bu kudsî hizmette durmak, yani fıtrî vazifesi olan, ibadeti ve dersleri terketmek, düşmek demektir.

• Risale-i Nur’un yolu sırr-ı ihlâstır, kulluktur. Bu hakîkatleri en başta iç dünyamızı mamur etmek için kullanacağız.

Bütün peygamberlerin, evliyaların, kutupların yolu, ihlâs yoludur.

İhlâsa mâni olan, önemli bir şey yok. İhlâsa mâni olan, önemsiz şeylerdir. Lüzumsuz, kederli, hodfurûşâne, sakil, riyakârane bazı hissiyat-ı süfliyedir.

Not: Yukarıda zikredilen hususlar ders-i nuriyeden alınan bazı notlardır. Allah bizleri okuduğunu anlayan, anladığını hazmeden, hazmettiğini yaşayan kullarından eylesin. Âmin.

Yükleniyor...