KABRİ HAKKINDAKİ ÜSTÂD’IN VASİYETNAMELERİ
Üstâd’ın vasiyetnameleri bir kaç tanedir. Bilhassa kabrinin durumu ve ziyaretçiler mevzuunda hepsi aynı şeyi söylemektedir. Biz bu bir kaç tane olan vasiyetnamelerden bazı bölümler alıyoruz:
“Vasiyetnamenin Haşiyesidir
Üstâdımız ahir ömründe insanların sohbetinden men’edildiği cihetle anladı ki; bu zamanda şahsiyet cihetiyle insanlara zarar verecek haller var. Risale-i Nur’un mesleğindeki azami ihlas için bu hastalık verilmiş. Çünki bu zamanda şan ü şeref perdesi altında riyakârlık yer aldığından azami ihlas ile bütün bütün enaniyeti terk lazımdır.
Dostlar uzaktan ruhuma fatiha okusunlar. Manevî dua ve ziyaret etsinler. Kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ruhuma gelir. Risale-i Nur’daki azami ihlas ile bütün bütün terk-i enaniyet için buna bir manevi sebeb hissediyorum. Kendini Risale-i Nura vakfetmiş olan yanımda bulunanlardan nöbetle birer adam kabrimin yakınında olup, bu mânâyı lüzumsuz ziyarete gelenlere bildirsinler.
Said-i Nursi”
İkinci bir vasiyetnamesinden:
“... Bu mübarek bayramda Üstâdımız şiddetli hastalığı için talebelerine dedi: Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lazım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Çünki dünyada sohbetten beni men’eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu surette beni mecbur ediyor.”
Biz de Üstâdımızdan sorduk:
Kabri ziyarete gelenler fatiha okur, hayır kazanır. Acaba siz ne hikmete binaen kabrinizi ziyaret etmeyi men’ediyorsunuz?
Cevaben Üstâdımız dedi ki: “Bu dehşetli zamanda, eski zamandaki firavunların dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller ve resimler ve mumyalarla nazar-ı beşeri kendilerine çevirmeleri gibi; enaniyet ve benliğin, verdiği gafletle, heykeller ve resimler ve gazetelerle nazarları mânây-i harfîden mânây-i ismîye, tamamen kendilerine çevirtmeleri.. ve Uhrevi istikbalden ziyade dünyevî istikbali hayal edinmiş olmaları ile, eski zamandaki lillah için ziyarete mukabil, ehl-i dünya kısmen bu hakikata muhalif olarak mevtanın dünyevî şan ve şerefine ziyade ehemmiyet verip, öyle ziyaret ediyorlar. Ben de Risale-i Nurdaki a’zami ihlası kırmamak için ve o ihlasın sırrıyla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum. Hem şarkta, hem garpta, hem kim olursa olsun, okudukları fatihalar ervaha gider.
Üstâd’ın vasiyetnameleri bir kaç tanedir. Bilhassa kabrinin durumu ve ziyaretçiler mevzuunda hepsi aynı şeyi söylemektedir. Biz bu bir kaç tane olan vasiyetnamelerden bazı bölümler alıyoruz:
“Vasiyetnamenin Haşiyesidir
Üstâdımız ahir ömründe insanların sohbetinden men’edildiği cihetle anladı ki; bu zamanda şahsiyet cihetiyle insanlara zarar verecek haller var. Risale-i Nur’un mesleğindeki azami ihlas için bu hastalık verilmiş. Çünki bu zamanda şan ü şeref perdesi altında riyakârlık yer aldığından azami ihlas ile bütün bütün enaniyeti terk lazımdır.
Dostlar uzaktan ruhuma fatiha okusunlar. Manevî dua ve ziyaret etsinler. Kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ruhuma gelir. Risale-i Nur’daki azami ihlas ile bütün bütün terk-i enaniyet için buna bir manevi sebeb hissediyorum. Kendini Risale-i Nura vakfetmiş olan yanımda bulunanlardan nöbetle birer adam kabrimin yakınında olup, bu mânâyı lüzumsuz ziyarete gelenlere bildirsinler.
Said-i Nursi”
İkinci bir vasiyetnamesinden:
“... Bu mübarek bayramda Üstâdımız şiddetli hastalığı için talebelerine dedi: Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lazım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Çünki dünyada sohbetten beni men’eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu surette beni mecbur ediyor.”
Biz de Üstâdımızdan sorduk:
Kabri ziyarete gelenler fatiha okur, hayır kazanır. Acaba siz ne hikmete binaen kabrinizi ziyaret etmeyi men’ediyorsunuz?
Cevaben Üstâdımız dedi ki: “Bu dehşetli zamanda, eski zamandaki firavunların dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller ve resimler ve mumyalarla nazar-ı beşeri kendilerine çevirmeleri gibi; enaniyet ve benliğin, verdiği gafletle, heykeller ve resimler ve gazetelerle nazarları mânây-i harfîden mânây-i ismîye, tamamen kendilerine çevirtmeleri.. ve Uhrevi istikbalden ziyade dünyevî istikbali hayal edinmiş olmaları ile, eski zamandaki lillah için ziyarete mukabil, ehl-i dünya kısmen bu hakikata muhalif olarak mevtanın dünyevî şan ve şerefine ziyade ehemmiyet verip, öyle ziyaret ediyorlar. Ben de Risale-i Nurdaki a’zami ihlası kırmamak için ve o ihlasın sırrıyla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum. Hem şarkta, hem garpta, hem kim olursa olsun, okudukları fatihalar ervaha gider.
Yükleniyor...