Birinci Bölümün İkinci Nümunesi: Demokratları, hürriyet ve demokrasilik yolunda asıl hizmete çağırmak içinde, memleketin mühim ve can damarı hükmünde olan bir kanunu tehir etmelerini de tevbih ediyor, zecr ediyor. Yazı 20.12.1951’de yazılmıştır, aynen şöyledir:
“
Dindar, hamiyetkâr ve vatanperver milletvekillerine şunu arzediyorum ki:
Mekke-i Mükerreme’de Hacer-ül Esved yanında hürmet için konulduğunu hacıların gördükleri Zülfikâr Mu’cizat-ı Kur’âniye mecmuası ile, Medine-i Münevvere’de Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın kabri üzerinde konulduğunu gördükleri Asa-yı Musa mecmuası gibi Risale-i Nur’un bir kısım eczaları, Âlem-i İslâmın bizimle hakikî uhuvvetini temine vesile oldukları halde, müsadere edilmek suretiyle dört seneden beri evrak-ı muzırra gibi dosyalar içinde mahkeme mahzenlerinde çürütülmek suretiyle imhasına çalışıldığı ve dört mahkeme beraetine ve serbestiyetine karar verdikleri; Ve biz de çok makamata istid’a ile müracaât edip serbestiyetini istediğimiz; Ve hem Başbakanın “Din propagandası yüzünden şimdiye kadar bu vatana hiç bir zarar gelmediğini” söylediği halde:
Bu dindarların serbestiyeti hakkındaki kanunun tasdikinin ta’cili ve takdimi lâzım gelirken, te’hir edilmesi; “Dindar meb’usların nazar-ı millette kendilerine düşen en ehemmiyetli vazifelerini yapmıyorlar” diye dindarların bir telâşı var. Biz de telâş ediyoruz ki; Dahilî gizli dinsizler ve komünizm hesabına çalışan hainler bu vaziyetten istifade etmemeleri için bu gelecek hakikatı sizlere beyan etmeye hamiyeten mecbur oldum. O hakikat da budur ki:
(Demokrat dindar milletvekillerine bir hakikatı ihtar)
Bugünlerde hastalığım itibarıyla, kışın pek şiddetli hiddetine tahammül edemedim. Çok tecrübelerimle umumî bir hatanın neticesinde hava ile zemin zelzele ile ve fırtına ile, gazab-ı ilâhîyi haber vermek nev’inden hiddet ediyorlar gibi âdeta muhalif bir vaziyet gösterdiler. Ben de bundan bir manevî fırtınaya alamet hissettim. Kalbime geldi ki: Acaba yine İslâmiyet ve hakaik-i imaniye zararına bir hatay-i umumî mi meydana geldi? Adetim olmadığı halde ve dünya siyasetini terkettiğim halde, bu nokta için sordum: “Ne var ceridelerde? Ne haber veriyorlar?”
Bana dediler ki: Din propagandasını yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış. Fakat solcular hakkındaki kanunu ta’cil edip tasdik etmişler.
“
Dindar, hamiyetkâr ve vatanperver milletvekillerine şunu arzediyorum ki:
Mekke-i Mükerreme’de Hacer-ül Esved yanında hürmet için konulduğunu hacıların gördükleri Zülfikâr Mu’cizat-ı Kur’âniye mecmuası ile, Medine-i Münevvere’de Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın kabri üzerinde konulduğunu gördükleri Asa-yı Musa mecmuası gibi Risale-i Nur’un bir kısım eczaları, Âlem-i İslâmın bizimle hakikî uhuvvetini temine vesile oldukları halde, müsadere edilmek suretiyle dört seneden beri evrak-ı muzırra gibi dosyalar içinde mahkeme mahzenlerinde çürütülmek suretiyle imhasına çalışıldığı ve dört mahkeme beraetine ve serbestiyetine karar verdikleri; Ve biz de çok makamata istid’a ile müracaât edip serbestiyetini istediğimiz; Ve hem Başbakanın “Din propagandası yüzünden şimdiye kadar bu vatana hiç bir zarar gelmediğini” söylediği halde:
Bu dindarların serbestiyeti hakkındaki kanunun tasdikinin ta’cili ve takdimi lâzım gelirken, te’hir edilmesi; “Dindar meb’usların nazar-ı millette kendilerine düşen en ehemmiyetli vazifelerini yapmıyorlar” diye dindarların bir telâşı var. Biz de telâş ediyoruz ki; Dahilî gizli dinsizler ve komünizm hesabına çalışan hainler bu vaziyetten istifade etmemeleri için bu gelecek hakikatı sizlere beyan etmeye hamiyeten mecbur oldum. O hakikat da budur ki:
(Demokrat dindar milletvekillerine bir hakikatı ihtar)
Bugünlerde hastalığım itibarıyla, kışın pek şiddetli hiddetine tahammül edemedim. Çok tecrübelerimle umumî bir hatanın neticesinde hava ile zemin zelzele ile ve fırtına ile, gazab-ı ilâhîyi haber vermek nev’inden hiddet ediyorlar gibi âdeta muhalif bir vaziyet gösterdiler. Ben de bundan bir manevî fırtınaya alamet hissettim. Kalbime geldi ki: Acaba yine İslâmiyet ve hakaik-i imaniye zararına bir hatay-i umumî mi meydana geldi? Adetim olmadığı halde ve dünya siyasetini terkettiğim halde, bu nokta için sordum: “Ne var ceridelerde? Ne haber veriyorlar?”
Bana dediler ki: Din propagandasını yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış. Fakat solcular hakkındaki kanunu ta’cil edip tasdik etmişler.
Yükleniyor...