biri olan mezkûr bölgeye yerleşmesi ve “Isparta” ismini de beraber getirip yerleşdikleri bu bölgeye takmış olmaları... Sonra mürur-u zamanla “Isparta” ismi telaffuzda “İsparit” veya “İspairt” şekline dönüştüğü gibi, bu bölgeye yerleşen o Türkmen yörük aşireti de, zamanla çevrenin tamamı Kürd olması yüzünden dillerini unutarak Kürdleşdikleri ihtimalidir. Fakat bu ihtimalin başka bir benzeri var mıdır? Yani: Türkler Doğu’dan gelip Batı’ya doğru akınlarını sürdürürken, Anadolu’nun her köşesine olduğu gibi, Avrupa’nın ta Viyana’sına kadar yer yer yerleştikten sonra, tekrar geri avdet edip ric’at ettikleri mûcbir bir sebeb olmaksızın- vaki’ midir? Ayrıca da Türk olan bir kabile ve aşiretin tamamı az bir zaman sonra, dillerini ve cinsiyetlerini tamamen unutarak başka bir cinsiyete inkılab ettikleri görülmüş müdür? Çok eski çağlarda Türklerden ve Türklükten ayrılmış diye nakledilen Macarlar ve Bulgarlar dışında, Türklerin hâkimiyeti altındaki bölgelerde bazı ırkların cinsiyetlerini ve dillerini unutarak zamanla Türkleşdikleri olmuşsa da, fakat bilhassa yakın tarihte, özellikle Türklerin hâkim bulunduğu bölgelerde, Türklerden bu kabil bir olay varid midir? Hayır! Öyle ise, bu ihtimal aklen ve ilmen cılız görünümündedir.

ŞU DEĞERLENDİRMEYİ TE’KİDEDEN HZ. Üstâd’DAN MERVİ BİR HABER

28.7.1996 pazar günü, Almanya-Berlin’den bana telefon açan Abdülmuhsin Alev, Üstâdımız Bediüzzaman’dan görmüş ve duymuş olduğu bir söz ve davranışını şöyle anlattı:

1952 de İstanbul’da Üstâdımızın hizmetinde iken, bana bir gün bir münasebetle buyurmuşlardı ki: “Anadolu’daki birçok Kürd aşiret ve kabileleri zamanla Türkleşmişlerdir.”

Bende, mektepte hocamız tarihçi Ziya Bey’in anlattıklarına dayanarak: “Efendim, evet, birçok kürt âşiretleri Türkleştikleri gibi, aynı zamanda birçok Türk kabileleri de Kürtleşmişlerdir” deyince, baktım; benim bu ifadem Üstâd’ın hoşuna gitmedi. Yüzünün çizgileriyle, bana o hükmün hakikat olmadığını ifade eder gibi oldu.

Evet, altı yüz -yediyüz seneden beri hiçbir Türk aşireti veya kabilesi şâz bazı ferdler hariç olmak şartıyla, kendi lisanını-özellikle hâkim durumunda iken- tamamen unutup da başka bir lisanla konuşdukları vaki’ değildir. İşte misal olarak, Bitlis’in Ahlat kaza merkezi.. ve işte Urfa’nın Halfeti ve Birecik kaza merkezlerinde, Türk kabile ve aileleri bunca zamandır bütün etraf köylerin Kürd olmasıyla birlikte ve bütün alış-verişleri bunlarla olduğu halde, değil kendi lisanlarını unutmak, Kürtçeyi de öğrenmiş değillerdir. Buna

Yükleniyor...