Hadiseyi, Mehmed Zühdü Efendi’nin bir sene sonra vefatı münasebetiyle, Isparta’lı Kâtip Osman Efendi Üstâd’ına hem bu vefat hadisesini, hem de Mehmed Zühdü’nün fedakârane hizmet şekillerini mektubuyla şöyle anlatmaktadır:

“Sevgili Üstâd’ım!

şu içinde bulunduğumuz asrın dağdağalı, zülumatlı bir zamanında dünyaya güneş gibi ziya ve Nur veren ve zulümat perdelerini yırtan, hak ve hakikatı ve Sırat-ı Mûstakim yolunu açan ve bütün ehl-i ıman üzerlerine rahmetler saçan “Risale-i Nur”u eline alıp, koynuna ve cebine doldurup çarşı pazar ve istasyon caddelerinde ve şosa yollarında, uzak-yakın ve şarktan Garba, Garbtan şarka giden yolculara tevziat me’murluğu yapan.. Ve ma’sum ve ma’sume çocuklardan iki yüz -üç yüz çocuğu evine toplayıp onlara Kur’ân ve Risale-i Nur’u ders gösteren; ve münafık ve zındıkların bir sene evvelki hücumlarıyla mahkemeye verilerek, beraat etmiş olan; ve Kur’ân ve Risale-i Nur hesabına her saat ve her dakika canını feda edercesine çalışan ve bu fedakarlığı yüzünden pek çok kimselere iman ve ihlâs kazandıran Mehmed Zihni Efendi kardeşimiz kader-i ilâhi ile dünyaya gözünü kapayıp, Arş-ı Rahmana gözünü açarak tekbir ve kelime-i şehadet ile sahib-i emanet olan zat-ı Zülcelâl hazretlerine teslim-i ruh eylemiştir.

{Ziyadat-ı Kastamoniye, s: 66.}



Mehmed Zühdü’nün hadisesinden bir müddet sonra da; Sav, Kuleönü gibi Isparta’nın bazı köylerinde Nur talebelerinin iman ve Kur’ân’a ait hizmet ve faaliyetlerini büyüterek ihbar ettiler. ıçinde “Beşinci şua”’ risalesi de olduğu halde bir çok el yazma Nur risalelerini baskınlarda elde ettiler. Zabıtlar tuttular ve bunları suç aleti diye Isparta adliyesine yeniden sevk ettiler. Davaya Isparta ağır ceza mahkemesi baktı, inceledi. Mahkeme, bu risalelerde mevcud kanunlara temas eden bir durumun olmadığını gördü ve tüm maznunların beraatine ve müsadere edilen Nur risalelerinin sahiblerine iadesine karar verdi.

İşte gerek o hadise dolayısıyla, gerekse önceleri Kastamonu’da her bir kaç günde bir Hazret-i Üstâd’ın menzili ya aranmakta veya bir hafiye tarafından tarassud ettirilmekteydi.

Bu evhamlı ta’kibat hadiselerinin delili, Üstâd’ın Kastamon’dan yazıp Isparta’ya gönderdiği bir çok mektuplarından okunabilir. Bu mektuplardan bazı bölümler yukarılardada gerçi yazıldı. Lâkin bu makada tekrarına zarurut hasıl oldu.Sadece bir kaç örnek verelım:

1- Tahminen 1938 yılı ortalarında

{Kastamonu Lahika mektuplarının başlangıcı 1938 yılı başlarında oldugu az yukarda ispat edilmiş olmakla; Mektup sıralarının durumuna göre bu tahmini yürütmek imkân dahilindedir. A.B.}



yazdığı bir mektupta şöyle demektedir:


Yükleniyor...