Meselâ: İnsanlarda (veli), cum'ada (dakika-i icabe), ramazanda (leyle-i kadir), esma-ül hüsnada (ism-i a'zam), ömürde (ecel) meçhul kaldıkça, sair efrad dahi kıymetdar kalır, ehemmiyet verilir.

Taayyün ettikçe, sairleri rağbetten düşer. Yirmi sene mübhem bir ömür, nihayeti muayyen bin seneye müreccahtır. Zira vehim, ebediyete ihtimal verdiğinden mübhemde nefsi kandırır. Muayyende ise, yarısı geçtikten sonra darağacına tedricen takarrüb gibidir.

TENBİH:

Bazı âyât ve ehadîs vardır ki; mutlakadır, külliye telakki edilmiş. Hem öyleler vardır ki; münteşire-i muvakkatadır, daime zannedilmiş. Hem mukayyede var, âmm hesab edilmiş.

Meselâ: Demiş bu şey küfürdür. Yani o sıfat imandan neş'et etmemiş, o sıfat kâfiredir. O haysiyet ile o zât küfür etti denilir. Fakat mevsufu ise imandan neş'et ettikleri gibi ve imanın tereşşuhatına da hâize olan başka masume evsafa mâlik olduğundan, o zât kâfirdir denilmez. İllâ ki, o sıfat küfürden neş'et ettiği yakînen biline. Zira başka sebebden de


Yükleniyor...