3) Çalışmağa gücü yeten kimse iş sahası olduğu ve çalışabildiği halde çalışmayana zekât verilmez. Böyle bir kimseye zekât vermek caiz olsaydı, bir çok kimse işlerini güçlerini bırakıp millete yük olacaklardı. Yani Şafii mezhebine göre malıyla ihtiyacını karşılayan kimseye zekât vermek caiz olmadığı gibi çalışma gücüne sahip olan kimse de çalışma sahası varsa ve çalışmasıyla ihtiyacını karşılayabilirse kendisine de zekât veri-lemez.

4) Nafaka ve ihtiyacı başkasına yüklenmiş kimse: Nafaka ve ihtiyaçları başkası tarafından karşılanması gereken usul, fürû ve zevce gibi kimselere zekât verilmez. Ancak mükellefi zorlayacak bir kuvvet olmaz ve adı geçenler muhtaç kalırlarsa tabiî ki onlara da zekât verilecektir.

5) Haşim ve Muttalib sülalesine mensub olanlara da zekât verilmez. Allah'ın Resûlü buyuruyor:

اِنَّ الصَّدَقَةَ لَا يَنْبَغِى لِمُحَمَّدٍ وَلَا لِآلِ مُحَمَّدٍ وَاَنَّمَا هِىَ اَوْسَاخُ النَّاسِ

"Zekat ne Muhammed'e, ne de Muhammed'in âline münasib düşmez. O, halkın kiridir."

Bunların ihtiyacı Beytülmaldan karşılanacaktır. Maliki Mezhebine göre Beytülmaldan kendilerine verilmediği zaman, onlara da zekât verilebilir.

Mal sahibi, zekâta talib olan bir kimsenin müstehak veya gayrı müstehak olduğunu bilirse, kendi bilgisine göre hareket edecektir. Yani bir kimsenin muhtaç olmadığını bilirse kendisine zekât veremez, verdiği takdirde muteber değildir. Ama duru-munu bilmezse, şayet zekâta istekli olan kimse, "malım yandı" veya "gasbedildi" şeklinde bir iddiada bulunup zekât isterse, bu durumunu şahidlerle tesvik etmeden kendisine zekât verilemez.

"Çalışmaktan acizim" diyerek zekâta talib olan bir kimse, şayet yaşlı, sakat veya müzmin bir hastalığa mübtela veyahutta bünyesi zayıf olursa kendisine zekât verilir. Yoksa

Yükleniyor...