h- Kunut'un akabinde Resûlüllah'ın âl'ına salavatı şerife getirmek.

Secde-i sehvin delili şudur: Resûlüllah (S.A.V.) öğle namazını iki rek'at kılarak oturmadan kalktı, sonra namazın akabinde selâmdan önce secde-i sehv yaptı. (Buhari Müslim).

Secde-i sevh'in yapılması sünnet olan diğer yerler de buna kıyas edilmiştir.

Bir kimse unutarak birinci teşehhüd'ü terk eder ve ayağa kalkar, sonra hatırlarsa, teşehhüd'ü okumak için oturması caiz değildir. İmam teşehhüd'ü okumadan kalkarsa, me'munun immama tabi olması gerekir. Şayet ayrılış niyetini getirmeden oturursa namazı fesada gider.

Bu sünnetlere, "eb'az" ismi verilmesinin sebebi şudur:

Namazın eb'azı hakikiyyeleri (erkânları) terk edildiğinde telâfi edildiği gibi. "eb'az" ile isimlendirilen mezkûr sünnetler de terk edildikleri zaman önemli oldukları için secde-i sehv ile telâfi edilir.

2- Kasden yapıldığı takdirde namazı bozan bir fiili unutarak yapmak. Meselâ: Yanılarak, kısa olan itidal ile iki secde arasındaki oturuşu haddinden fazla uzatmak, yani itidali fatiha okunacak kadar, iki secde arasındaki oturuşu da teşehhüd kadar uzatmak, unutarak, az konuşma yapmak, az yemek yemek ve bir rek'at fazla kılmak gibi. Bunlar namazı bozmazlar, fakat üzerine secde-i sehv terettüb eder. Zira Resûlüllah (S.A.V.) öğle namazını beş rek'at kıldı ve selamdan sonra secde yaptı. (Buhari, Müslim).

Çok yemek yemek, çok su içmek ve çok hareket yapmak, her ne sûretle olursa olsun namazı bozar. Kasden yapıldığı takdirde de, namazı bozmayan sağa sola bakmak, iki adım atmak gibi bir fiili unutarak yapmak gibi şeyler secde-i sehvi gerektirmez.

Ve yine ister rükün olsun, (fatiha ve teşehhüd gibi) ister "ba'z" olsun, (kunut ve birinci teşehhüd gibi) ister hey'et olsun (zammı sûre gibi), okunması matlub olan bir şeyi yerinde değil

Yükleniyor...