iade etmeye mecburdur. Bir kimse namaz kılmayan kimseye "namaz kılarsan sana şu kadar para vereceğim" derse bunun üzerine o da namaz kılarsa namazı sahih olmakla beraber kendisine vadedilen paraya müstehak değildir.

Vakitli sünnet ile tahiyyetü'l-mescid veya abdest gibi bir sebebe istinad eden sünnetin, farz gibi kılınmasına azmetmek ve tayin etmek de lâzımdır. Vakit veya sebebe dayanmayan nafile namazı için, sadece kılmaya azmetmek kâfidir. Kazayı kılan da kaza olduğunu söylemek ve Allah'a izafe etmek, rek'atların sayılarını söylemek sünnettir.

Bir kimse niyetin tamamını getirip getirmediğine veya öğle niyetini mi, yoksa ikindi niyetini mi getirdim, diye şüphe ederse, şayet uzun bir zaman geçtikten veya kıraat gibi bir rüknü eda ettikten sonra hatırlarsa, namazı fesada gider.

Niyet ve kıraat gibi şeylerde vesvese hastalığına mübtela olan kimse için en güzel çare, kalben mütereddid olsa da gelen vesveseye kulak vermemektir. Tereddüdü terk ederse vesveseden kurtulur. Yoksa gittikçe vesvese kuvvet bulur. Onunla mübtela olan kimseyi delilik derecesine kadar götürebilir.

Resûlullah (S.A.V.) buyuruyor:

"Vesveseye mübtela olan kimse Allah'a itikat etsin ve vesveseye son versin."

Namaz için getirilen niyetin şartı sekizdir:

1- Namaza niyet etmek,

2- Hangi namazın olduğunu belirtmek,

3- Namazın farziyetinden söz etmek,

4- Eda ile kazayı biri birinden ayırmak,

5- Namazın fiilini kasd etmek,

6- Niyeti kalb ile getirmek,

7- Niyet ile tekbiri beraber getirmek,

8- Niyetten sonra niyete ters düşen şeylerden kaçınmak.

II- Tekbiretü'l-İhram'ı almak. "El-Fıkıh Ale'l-Mezahibi'l-Erbaâ"

Yükleniyor...