قَدْ نَرٰى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِى السَّمَآءِ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضٰيهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ

"Ey Resûlüm, vahyin gelmesi için yüzünün göğe doğru arayıp durduğunu görüyoruz. Bunun için, seni razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi, artık yüzünü Mescidi Haram tarafına çevir. Ey mü'minler, siz de her nerede olursanız yüzünüzü namazda o Mescid-i Haram tarafına çevirin." (El Bakara: 144)

Mekke veya yakınında bulunan kimse, mutlaka Kâbenin ya zatına veya ona tekâbül eden boşluğa yönelmesi gerekir. Kâbe'den daha yüksek bir binanın veya bir dağın üzerinde bulunan kimse, Kâbe'nin zatına yönelmesi mümkün olmadığından onun boşluğuna doğru yönelmesi kâfidir. Her hangi bir sebeble bu mümkün olmazsa bilen kimseye sorar o da mümkün olmazsa ictihad eder. Kâbe'nin zatına değil, yönüne yönelmek kâfi gelmez. Bir eve girer ve kıblenin nerde olduğunu bilmezse ev sahibine sorar.

Bir kimse ictihad neticesinde bir yöne yüzünü çevirir, namazını tamamladıktan sonra kesinlikle yanıldığını anlarsa, namazını iade etmesi gerekir. Yanıldığını tahmin ederse bir şey lazım gelmez.

Bir cemâat, dar bir yerde bulunur, ayakta namaz kılabilmek için sıraya girmek icabeder ve bu namaz geç veya kazaya kalacaksa oturarak namaz kılmalıdırlar.

Kıbleye dönmekten aciz olan bir hasta, kendisini kıbleye çevirecek kimse bulunmazsa, yüzü dönük olduğu cihete doğru namazını kılar ve iade de etmez.

Düşmana karşı mevzide bulunan kimse, zarurete binaen namazını oturarak kılar. Namazını ayakta kılmaya mecbur değildir.

Medine-i Münevvere'de bulunan bir kimsenin Resûlullah'ın

Yükleniyor...