Ona denildi: Acaba, bu derece belâhet olur mu ki, senin aklın sana nasıl fetva veriyor? Yarı malını, bin adam iştirak eden bir piyango kumarına atarsın. Halbuki o kumarda, bin ihtimalden bir ihtimal ile, belki bin lirayı kazanabilirsin.

Hem nasıl oluyor ki, şu menfaat-perest aklın sana fetva vermiyor ki; yirmidört parça malından tek bir cüz'ünü verirsen, binde dokuzyüz doksandokuz ihtimal ile, tükenmez hazinelere zafer bulacağın, milyonlar ehl-i hibre ve ehl-i ihtisasın şehadatıyla kat'iyyet kesbetmiştir? Halbuki böyle cesîm menfaatler için, bir tek âmînin ihbarı dahi nazar-ı itibara alınır. Halbuki muhbirler, nev'-i beşerin şümus ve nücumu hükmünde mütevatir ehl-i şuhuddurlar ki; o müsbitlerden ikisi, binler ehl-i nefiy ve münkirlere tercih edilir. Çünki hilâl-i ramazanın rü'yetini dava eden iki şahid, binler nâfî fikirlerin hükmünü ıskat eder. Şöyle ehl-i şuhudun ihbaratı nasıl oluyor ki, sana tesir etmiyor? Cehalet ve gafletin ne kadar kalınlaşmış!

Ey târik-üs salât! Misali anladınsa, hakikatı dinle:

Yükleniyor...