bahsediyor. Dolayısıyla ve mana-yı harfiyle bakıyor. Kozmoğrafya, Coğrafya ders vermiyor. San'at ve intizam, hikmet ve mizan ile Hâlık'ı bildiriyor. Mana-yı harfiyle o kitab-ı kebir-i kâinata bakıyor, okuyor. Ehl-i fen gibi mana-yı ismiyle, madde ve tabiat hesabıyla bakmıyor.

Sâlisen:

Madem Kur'an kâinattan bahsi istidlal suretiyledir, delil zahir ve malûm olmak lâzım geldiğinden, örf ve âdetçe malûm tabiratı istimal etmek talim ve irşad iktiza ediyor. Onun için bazı zahir manası, ehl-i fennin derin mes'elelerini bildirmiyor.

Râbian:

Risale-i Nur'da Mu'cizat-ı Kur'aniye Zülfikar Risalesinde, ehl-i fennin anlamadıkları için bütün iliştikleri pek çok âyetlerin her birinin, aynı iliştikleri yerinde Risale-i Nur birer i'caz lem'asını göstermiş. Medar-ı şübhe ve kusur zannettikleri noktalar, medar-ı i'caz yüksek hakikatlar gösterilmiş. İsteyen bakabilir. Fakat münkirlerin şübhelerini zikretmeden cevab vermiş. Tâ zayıf kalblilerde bir iz, bir şübhe bırakmasın. Zâten Risale-i Nur'un mümtaz bir hâsiyeti de şudur ki: Hiç şübheleri, itirazları zikretmeden öyle bir tarzda cevab verir ki, o şübheler kalbe gelmeye ihtimal kalmıyor. Başka münakaşa ve münazaralar

Yükleniyor...