ve kendine bakan vecihte hiçtir. Kendi zâtında müstakil ve bizâtihî sabit bir vücudu yok. Ve yalnız kendi başıyla kaim bir hakikatı yok. Fakat Cenab-ı Hakk'a bakan vecihte ise, yani mana-yı harfiyle olsa, hiç değil. Çünki onda cilvesi görünen esma-i bâkiye var. Madum değil; çünki sermedî bir vücudun gölgesini taşıyor. Hakikatı vardır, sabittir, hem yüksektir. Çünki mazhar olduğu bâki bir ismin sabit bir nevi gölgesidir. Hem

كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ

insanın elini masivadan kesmek için bir kılınçtır ki; o da Cenab-ı Hakk'ın hesabına olmayan fâni dünyada, fâni şeylere karşı alâkaları kesmek için, hükmü dünyadaki fâniyata bakar. Demek Allah hesabına olsa, mana-yı harfiyle olsa, livechillah olsa; masivaya girmez ki

كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ

kılıncıyla başı kesilsin.

Elhasıl:

Eğer Allah için olsa, Allah'ı bulsa; gayr kalmaz ki, başı kesilsin. Eğer Allah'ı bulmazsa ve hesabıyla bakmazsa, herşey gayrdır.

كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ

kılıncını istimal etmeli, perdeyi yırtmalı, tâ Onu bulmalı!..

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Said Nursî

Yükleniyor...