وَهُوَ الَّذ۪ى يَتَوَفّٰيكُمْ بِالَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُمْ بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ ف۪يهِ لِيُقْضٰٓى اَجَلٌ مُسَمًّىۚ ثُمَّ اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ۟﴿٠٦﴾

60. Gece sizi öldüren (öldürür gibi uyutan) ve gündüz ne elde ettiğinizi bilen de O’dur. Sonra sizi onda uyandırır ki, belli ecel (süre) yerine getirilsin. Sonra dönüşünüz O’nadır. Sonra da yaptıklarınızı size haber verecektir.

وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِه۪ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةًۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ﴿١٦﴾

61. Kullarının üstünde hükümdar O’dur. Üzerinize bekçi (melek)ler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği zaman, elçilerimiz (can almakla görevli melekler) onun ruhunu alır. Onlar kusur işlemezler.

ثُمَّ رُدُّٓوا اِلَى اللّٰهِ مَوْلٰيهُمُ الْحَقِّۜ اَلَا لَهُ الْحُكْمُ وَهُوَ اَسْرَعُ الْحَاسِب۪ينَ﴿٢٦﴾

62. Sonra Hak Mevlaları olan Allah’a döndürülürler. Bilin ki hüküm O’nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir.

قُلْ مَنْ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةًۚ لَئِنْ اَنْجٰينَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ﴿٣٦﴾

63. De ki: “Sizi, karanın ve denizin karanlıklarından kurtaran kimdir?” O’na açık ve gizli (şöyle) dua edersiniz: “Eğer bizi bundan kurtarırsa ebette şükredenlerden oluruz.

{“Evet, bu âlemde görüyoruz ki: Bu zîruhlar, şuuren ve aklen olmasa da hissen, fıtraten hissediyorlar ki; herbiri, hadsiz bir acz ve za’f içinde, hadsiz düşmanları ve incitenleri var ve hadsiz bir fakr ve ihtiyaç içinde, hadsiz hacatı ve matlubları var. İktidarı ve sermayesi binden birine kâfi gelmediğinden, bütün kuvvetiyle bağırır ve ağlar; manen, fıtraten yalvarır; kendine mahsus sesiyle, lisanıyla dualar, niyazlar, bir nevi namazlar, salavatlar ile bir Alîm-i Kadîr dergâhına iltica ederken birden görüyoruz ki; o bağıranların her işini, her ihtiyacını bilen ve her derdini ve zararını anlayıp yalvarmasını, fıtrî duasını işiten Alîm-i Mutlak bir Kadîr-i Hakîm, imdadlarına yetişir, bütün istediklerini yapar. Ağlamalarını gülmeğe, bağırmalarını teşekkürlere çevirir.” (Ş., On Beşinci Şua, İkinci Makam, Üçüncü Kelime, s.644)}

قُلِ اللّٰهُ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْهَا وَمِنْ كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ اَنْتُمْ تُشْرِكُونَ﴿٤٦﴾

64. De ki: “Sizi ondan ve bütün sıkıntılardan Allah kurtarır. Sonra da O’na şirk koşarsınız.

قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلٰٓى اَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ اَوْ مِنْ تَحْتِ اَرْجُلِكُمْ اَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذ۪يقَ بَعْضَكُمْ بَاْسَ بَعْضٍۜ اُنْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ اْلاٰيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ﴿٥٦﴾

65. De ki: “O; size üstünüzden yahut, ayaklarınızın altından azap göndermeğe yahut, sizi gruplara katıp (ayırıp) birbirinize şiddetinizi (hıncınızı, hışmınızı) tattırmağa kadirdir.” Bak, belki anlarlar diye âyetleri nasıl açıklıyoruz.

{“Resûl-i Ekrem (asm) bir hadîs-i şerîflerinde: ‘Ümmetimin üzerine, üstlerinden veya ayaklarının altından azab göndermemesini Rabbimden istedim ve bu duâm kabûl olundu. Yine Rabbimden, ümmetim arasına şiddet ve kıtâl vermemesini istedim, ama bunu kabûl etmedi. Cibrîl, ümmetimin fitnesinin kılıç ile olduğunu bana haber verdi!’ buyurmuşlardır.” (KMM., En’âm Sûresi 65. âyet açıklaması, s.134)}

وَهُوَ الَّذ۪ى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ وَيَوْمَ يَقُولُ كُنْ فَيَكُونُۜ قَوْلُهُ الْحَقُّۜ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنْفَخُ فِى الصُّورِۜ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْخَب۪يرُ﴿٣٧﴾

73. O ki, gökleri ve yeri hak ile yarattı. O günde ki; “Ol!..” (dediği) şey olur. Sözü haktır. Sura üfürüleceği, gün mülk O’nundur. Görünmeyeni ve görüneni bilendir. O hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.


Yükleniyor...