Eserin kırkbeş sene evvelki tab'ındaki ifade-i naşir

Ahmed Ramiz der:

323 senesi zarfında idi ki; Şark'ın yalçın, sarp, âhenîn mâvera-i şevahik-ı cibalinde tulû' etmiş Said Nursî isminde nevadir-i hilkatten ma'dud bir ateşpare-i zekânın İstanbul âfâkında rü'yet edildiği haberi etrafa aksetmiş ve fıtraten mütecessis olan bazı kimseler o hârika-i fıtratı peyapey gördükçe, mader-i hilkatin hazain-i lâ-tefnasındaki sehaveti bir türlü hazmedemeyenler, Şarkî Anadolu kıyafetinde, o şal ve şalvar altında, öyle bir kânun-u dehânın ihtifa edebileceğini bir türlü anlayamayarak, bir kısım adamlar ona, mecnun demişlerdi.

Said Nursî filvaki' ifrat-ı zekâ itibariyle hudud-u cünunda idi. Fakat öyle bir cünun ki; onun ulvî ruh ve kemal-i aklına işarettir, diye bir zât şu mısralarında tercüman-ı zîşanı olmuştur:


Yükleniyor...