İster isen kabul et, ister isen etme, anlamak şartıyla...

(İster al gûş-i kabul-i câna, ister hiddet et!)

RÜ'YANIN ZEYLİ

Rü'ya hacda sükût etti. Çünki haccın ve ondaki hikmetin ihmali; musibeti değil, gazab ve kahrı celbetti. Cezası da keffaret-üz zünub değil, kessaret-üz zünub oldu. Haccın bahusus teârüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaîyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâmı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.

İşte Hind, düşman zannederek... Halbuki pederini öldürmüş, başında oturmuş bağırıyor.

İşte Tatar, Kafkas, öldürülmesine yardım ettiği şahıs, bîçare vâlideleri olduğunu "Ba'de harab-il Basra" anlıyor. Ayak ucunda ağlıyorlar.

İşte Arab, yanlışlıkla kahraman kardeşini öldürüp, hayretinden ağlamayı da bilmiyor.

İşte Afrika, biraderini tanımıyarak öldürdü, şimdi vaveylâ ediyor.

İşte âlem-i İslâm, bayraktar oğlunu gafletle bilmiyerek öldürmesine yardım etti, vâlide gibi saçlarını çekip âh u fizar ediyor.

Milyonlarla ehl-i İslâm, hayr-ı mahz olan sefer-i hacca şedd-i rahl etmek yerine, şerr-i mahz olan düşman bayrağı altında dünyada uzun seyahatlar ettirildi.

فَاعْتَبِرُوا

* * *


كَمَا اَنَّ الضَّرُورَاتِ تُب۪يحُ الْمَحْظُورَاتِ كَذٰلِكَ تُسَهِّلُ الْمُشْكِلَاتِ

Korkaklıkda darb-ı mesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat-i cinsiyesiyle camuşa saldırır. İşte dehşetli bir cesaret.

Hem darb-ı mesel olmuş; keçi, kurttan havfı, ızdırar vaktinde mukavemete inkılab eder, boynuzuyla kurdun karnını deldiği vaki'dir. İşte hârika bir şecaat.

Yükleniyor...